31 Ekim 2012 Çarşamba

sezon öncesi san antonio spurs





0) GREGG  POPOVICH | tür: head coach pokemonu | güç: taktiksel deha + medya önünde rahatlık + godfather + bir zamanlar ligin en iyi savunma takımı olan spurs'ü geçen sene ligin en iyi hücum takımı yapma mahareti | zayıflık: yok | özel silah: some nasty isteme |


***



1) TIM DUNCAN | tür: fundamental pokemonu | güç: istikrar + beyin + konsantrasyon + iş ahlakı + hangi birini sayayım | zayıflık: ihtiyarladı biraz | özel silah: eskisi gibi olmasa da bankshot |

***


2) MANU GINOBILI | tür: reyiz pokemonu | güç: enerji + yaratıcılık + cesaret + asist + üçlük+ imkansız turnikeler zayıflık: sağlıklı kalabilme problemi | özel silah: matt bonner'a bile pota altından basket attırabilme mahareti |

*giftir bekleyiniz

***



3) TONY PARKER | tür: point guard pokemonu | güç: delicilik + sürat | zayıflık: kritik anlarda sinme özel silah : göz yaşı damlası |
***



4) KAWHI LEONARD | tür: keş tipli pokemon | güç: savunma + uzun kollarıyla top çalma ribaund toplamagelişime açıklık | zayıflık:  hücumda yeterince etkin değil (ama geliştirecek) | özel silah: mimiksizlik |
***


5) DANNY GREEN | tür: gösterişsiz ama verimli pokemon | güç: savunma + üçlük | zayıflık: playoff'ta performans düşüklüğü | özel silah: yok |

***



6) TIAGO SPLITTER | tür: yakışıklı pokemon | güç: amerikan kolej dizisindeki erkek yakışıklılığı | zayıflık: kararsızlık + smaç basmaktan çekinme | özel silah: yok |

***

7) BORIS DIAW | tür: türlü pokemon ( bi şey bulamadım amk) | güç: bi uzun için çok iyi pasör + dış şutu var | zayıflık: atletizm | özel silah: yok |



8) PATTY MILLS | tür: aborijin pokemonu | güç: enerjik+ üçlük atma + skorerlik | zayıflık: biraz dengesiz |  özel silah: aborijinim doğuştan korkum olmaz koğuştan sloganıyla mahallede şekil yapma |

***


9) DEJUAN BLAIR | tür: apaçi pokemonu | güç: twitter'da aforizma kasma + instagram paylaşımları | zayıflık: undersized amk | özel silah: yok |

***




10) GARY NEAL | tür: neal with it pokemonu | güç: keskin şutör | zayıflık: savunmada sıkıntılı | özel silah: görünmez arkadaşlarıyla tokalaşabiliyor |


                                  

***





11) NANDO DE COLO | tür: çaylak pokemon | güç: saha görüşü yüksek + iyi pasör | zayıflık: atletizm | özel silah: yok |

***




12) STEPJEN JACKSON | tür: şekil pokemon güç: üçlük atma | zayıflık: ihtiyarladı o da biraz | özel silah: playoff'ta sorumluluk alma

***


13) CORY JOSEPH | tür: toros pokemonu | güç: bilinmiyor | zayıflık: guard bolluğunda kadroya girmesi zor | özel silah: yok |
***



14) MATT BONNER | tür: havuç pokemonu | güç: yüzdeli üçlükler | zayıflık: kötü savnmacı + kötü ribaundcu + yumuşak amk | özel silah: seviyoruz seni ekmeği tuza bonner bonner yer gibi tezahüratı yapılınca performansı artıyor |

kazanma alışkanlığı: √ savunma: √ hücum: yapılandırılıyor


40 dakika boyunca maçı elinde tutan, tempoyu istediği seviyede oynayan, 1 ve 2 numaradan yaptığı top kayıpları haricinde rakibine çok fazla kendi silahını kullanma fırsatı vermeyen ve okuduğum gördüğüm kadarıyla "kötü bir maç oldu"cuların aksine maç boyunca çok organize hücum eden bir galatasaray izledik. gerçi ben 3 gün rötarla izleyebildim ama olsun.

sezon başından bu yana hatta geçen seneden bu yana sadece bizleri değil rakip coachları da sürekli yanıltan ergin ataman'a da hakkını verelim. maç öncesi "maçı kazanmamızı üçlük yüzdemiz belirleyecek" tezimizin doğru çıkması deko'nun koltuk altlarını kabartsa da pek çok yerde galatasaray sürekli bu yüzdeyle atamaz, böyle attıkları için kazandılar cümleleri geçmiş. onlara da cevabı cem erman versin "bu iş geçen seneki beşiktaş'ın rotasyonu dar bir yerde yorulurlar muhabbetine döner" diyor büyük usta. "sezon boyunca min 8-9 üçlük sokarız domercant ve cenk'i boşuna almadık, engin sıradan bir transfer, hawkins kıytırık boss'lara benzemez" diyor.

cem erman net haklı diyerek ergin ataman'ın antalya bşb maçındaki tempo oyunundan sonra bu defa p&r hücum denemesine geçelim. çok fazla yazı okuyamadım ama okuduklarım arasında bu konuya değineni de görmedim. fakat bana göre maçın en önemli hadisesi bu konuydu. birkaç rakam var önce onları verelim.

- maç boyunca hücumlarımızı perdeler üzerinden kullandık. özellikle ilk periyotta yani maçı elimize aldığımız bölümde attığımız 10 basketin 7'si perdeler üzerinden gelmiş. 1 tane fastberak, 1 tane 1e1 hücum, 1 tane hücum ribaundu sonrası bulduğumuz sayı var. perde üzerinden bulduğumuz 7 basketin 6'sı pick&roll'ler üzerinden.

- maç genelinde ise tam 31 sayı bulduk pick&roll'ler üzerinden. bunun 11 sayısı devrilen uzun üzerinden oluşmuş. basket olarak ise tam 13 basket pick and roll'ler üzerinden.

- maç boyunca de-organize olarak bulduğumuz sayıların tamamına yakını 2.yarıda. 2. periyotta cenk ve macvan'ın 4 numara oyunlarında gönderdikleri üçlükleri saymazsak domercant'ın 2, jamont'un 1 üçlüğü ve göksenin'in orta mesafesi hariç organizasyon dışı isabetimiz yok. bu şu anlama gelmiyor hücumların genel yüzdesi organizasyon üzerindendi değil bulduğumuz sayılar organize ve planlı demek. yani biz kendi organizasyonlarımızı uygularsak sayıya gidiyoruz.

gördüğümüz üzere sezon öncesi kamplarında ve şimdiye kadar pek görmediğimiz bir pick&roll hücum setleri gördük. daha çok topun kısalar tarafından kullanıldığı p&r'ler sonucunda sayılar bulduk. hawkins ve jamont'un potaya driveları için 5 numaranın perdesi, macvan'ın bitiriciliği ve domercant'ın şutu içinse macvan'ın perdelerini kullandık. yani ergin ataman "benim cebimde her oyun mevcut. istediğim oyunu istediğim oyuncuya oynatırım, tek bir düzende takılı kalmam. siz meraklanmayın" dedi.

aslında en büyük korkumuz olan çok fazla isolation oynayan bir takım olursak zaten elimizde yaratıcı pg eksikliği varken özellikle hücumda tıkanmalar yaşayabiliriz gerginliğini de bir nebze hafifletmiş oldu efes maçı. sezon öncesi kamp döneminin büyük bölümünü savunma organizasyonlarına ayıran ataman'ın hücum setlerini yavaş yavaş ve esnek bir şekilde takıma angaje edeceğini söylemiştik. bu beklentilerimizin de üstündeve başarıyla sonuçlanıyor. tabii elinizde hawkins gibi bir lider olursa takımı oradan oraya taşımak da çok kolay oluyor.

..............

takımın göze batan en olumlu detayı bu pick&roll oyunların verimliliğiydi. buna ek olarak gerek 4 kısayla gerekse de 3 uzunla ( çok kısa bir süre olsa da ) oynadığımız bölümlerde savunmada sorun yaşamamız da eklenebilir. özellikle cenk'in 4 oynatılma isteği sadece bugünün değil italya kampından bu yana staffın planları arasında yer alan bir konu. ilkan ve izzet olayları sonrası orada şutu olan bir pf ataman'ın en büyük isteği. fakat işte burada 3 numara için bile basketbol zekası yetmeyen cenk'in 4 numarada bunu nasıl başaracağı en büyük soru işareti savunmasından bile önce.

efes maçı özelinde düşünürsek savunmada ona çok fazla sıkıntı yaratacak durum olmadı. ben bile ilk izlediğimde cenk'in 4 numara oynadığını 2dk sonra hawkins faul atarken farkettim. yani düşünün o süre boyunca efes bu eşleşmeden faydalanamadı. bu sadece efes'in oraya topu indirememesi değil hem cenk'in gayreti hamde galatasaray takım savunmasının başarısı.

yine olumlu hanemize yazılacak detaylardan biri de jamont'un p&r oynatıcılığı. pg olarak topu çok fazla elinde tutmaması istenmiş jamont'un bunu maç boyunca oyunda olduğu her an anlayabilirsiniz. jamont topu getirse bile yarı sahaya gelmeden tepede pf yada hawkins'e topu emanet edince bizim setlerimiz başlıyor. bu onun dezavantajlarını yok etmeye yönelik güzel bir hamle. tekrar topu aldığında ise sürekli olarak perdeler üzerinden oyun kurduk ki bunu hiç de fena oynamadı.

tabii onun pick and roll'leri en çok macvan'ı sevindiriyor olsa gerek. hem onun üzerinden oynanan ikili oyunlarda çok iyi bir yüzü dönük bitirici olması hemde 5 numara üzerinden oynanan ikili oyunlarda dışa açılan 4 numara olarak bu oyunun en çok ekmeğini yiyecek oyuncu o olacaktır. umarım boş atışlardaki üçlük yüzdesi bira daha artar.



çok fazla oyuncu detaylarına giremeden sakatlıktan dönen henry domercant'a da bir iki kelam edelim. 2 defa üst üste screeni kullanıp el üstü yolladığı şut direnç kıran, heves siken, maçı kafada bitiren bir şut. resmen diyorki ben istersem sokarım. kendisi çok büyük bir şutör ve tırabıl efendinin halis adamı olduğundan mütevellit bu blogda kredisi çok fazla. fakat kendisi yüz ifadesi olarak macvan gibi takımı benimsemiş olsa da henüz takım oyununa çok fazla girememiş. daha fazla maç oynaması ve takıma adapte olması lazım. set olgunlaşmadan el üstü gönderdiği 2 şut potamıza fastbreak olarak döndü. takımda kredisi olduğu ve o şutu kaldırıp atma özgüveni olduğu bir gerçek ama bu denemeler onun 25dk oyunda kaldığı maçlarda da olacaksa sıkıntı çekeriz.

pick and roll konusunda söylemeyi unuttum maç boyunca n'dong'un 3 nefis p&r oyununu sayıya çeviremediğini eklemek lazım. yine jamont'un 3 p&r oyununda pasın yüksekliğini ayarlayamayıp yaptığı basit hataları da ve son olarak hawkins'in arkasında kerem tunçeri varken 3 post-up oyununu da fadeaway deneyip kullanıp sayı kaydına muvaffak olamamasını da. aslında bu 9 top hata hanesine yazılıyor ama çok basit sayıya ulaşacağımız ve doğru oyunu oynadığımız veyahut doğru eşleşmeleri bulduğumuz hücumlar. bu açıdan bakarsak bu 3 detayı da olumlu hanemize yazabiliriz. tabii hawkins gibi kalçasıyla köy deviren bir adamın arkasında jamon varken onu potaya kadar sürükleyip kerem varken fadeaway denemesi de bildiğin epic fail.

...........

16 top kaybı yaptığımız, rakipten daha az ribaund aldığımız 30-28, rakipten daha az top çalıp daha az asist yaptığımız bir günde maçı 40dk boyunca sürklase edip kazanmanın tek bir nedeni var; doğru oyun doğru savunma.

ve son olarak bu takıma 3 ayda winner karakterini aşılayan ve savunma prensipleri üzerinden duran ergin ataman şimdi de hücum sekmenlerini açmış oralara bakıyor. rakiplerin işi hiç kolay olmayacak.

haftanın göksenin atasözü:

"tutması gerek oyuncuyla arasında bir ikili oyun sonrası 3,5 metre fark bulunan oyuncuya göksenin denir."

YENİ SEZONDAN BEKLENTİLER (NBA)

1. Murat Murathanoğlu'nun cnnturk'te nba maçları anlatmaya başlaması ve Kaan Kural'la arasında herkesin sezdiği ama dillendirmediği gizli gerginliğin devam etmesi.

2. Nba'nin en şanlı takımı olan San Antonio Spurs'e forma giymeme serbestliği tanınması ve maçlara şu şekilde çıkması.


3. Nba'i bırakan dünyanın gelmiş geçmiş en winner loser'ı Tracy Mcgrady'nin dünya üzerindeki 193 ülkede jübile maçı düzenlemesi ve maç sonunda omuzlara alınırken şu şarkının çalması.


4. 40'ından sonra takım değiştiren Steve Nash ve Ray Allen'ın şarkıcı Neco ile azgın teke konulu talk show'a çıkması.

5. David Stern'in acilen takım elbise giyme zorunluluğu getiren kıyafet yönetmeliğini değiştirip eskisi gibi benchte pezevenk gibi giyinilmesine izin vermesi.


6. Oklahoma City Thunders taraftarının 39.dakikada atkıları çıkararak şu şiirin ilk iki kıtasını besteleyerek söylemesi.


7. Shaq'ın soyunma odasında havlubaş Semih Erden'e selamun aleykum demesine imkan veren draft sisteminin yenilenmesi.

      


8. Kobe Bryant'ın Galatasaray idmanına çıkmasına Semih Kaya'nın Los Angeles Lakers idmanına çıkmasıyla karşılık verilmesi.


9. Iverson ve T-mac'in gitmesiyle yalnız kalan efsanelerden Kevin Garnett ve Vince Carter'a yapılan 1 faulün 2 faul sayılması, şut kaçırdıkları yerden kendilerine bir hak daha verilmesi ve ister kendi takımlarından ister rakip takımlardan istediği zaman istediği oyuncuları değiştirebilmeleri.

10. İnanlar'ın sunduğu Nba'in bu sorumluluğun farkında hareket etmesi.


30 Ekim 2012 Salı

mutfakta neler oluyor


başlık berbat amk kabul...


yine torpilimi caja laboral'den yana kullanarak sizleri sikmişim amk kaa laboralini noktasına getirme yolunda çaba sarfedeyim. euroleague'de c grubu oldukça karışık bi hal almaya başlarken caja laboral de denklemin bir parçası konumunda. puan durumunu şu şekilde:

1) zalgiris 3 g 0 m
2) efes     2 g 1m
3) milano 2 g  1m
4) caja    1 g 2m
5) oly      1 g 2m
6) zagreb 0 g 3 m


sezona özellikle uzun rotasyonda ciddi sıkıntılar içinde giren caja sürpriz olmayacak şekilde oly deplasmanından mağlubiyetle ayrıldı. zaten hesabımı yaparken oly deplasmanına direk mağlubiyet yazmıştım. ancak içerideki zalgiris maçına bi şekilde galibiyet hesaplamıştım. bu noktada zalgiris ya sürpriz gidiyor ya da ben hesap kitap yaparken zalgiris'i yanlış analiz etmişim. grupta 3 galibiyetle ile firesiz gidiyorlar. caja'nın ise içerdeki zalgiris mağlubiyetinden sonra umutları epey azalsa da imdada deplasmandaki milano galibiyeti yetişti.

milano is fashion, caja laboral is devotion...

şahane bir galibiyet elde etti milano'da caja. lampe'nin sürüklediği ilk çeyrek, ikinci çeyreğin ortalarında milano farkı açmaya başlarken direnç gösterip devrenin 1 sayı geride kapatılması, maçın iyilerinden nocioni'nin 3. çeyreğin sonlarına yakın sakatlanması müthiş mücadeleye yazık olacak hissi verse de son çeyrek rakip potaya 30 sayı gönderip maçı aldı caja laboral. ortaya tam takım yürek koydu desek çok sıradan kaçacak, kaçtı bile. ama durum bu. maçın caja adına yıldızlarından biri de nemanja bjelica idi. hafta sonu acb'de oynanan real madrid maçına değindikten sonra bi bjelica güzellemelik paragraf açayım.

hafta sonu acb'de real madrid deplasmanında yine ortaya karakter koyan bi caja laboral izledik. güzel haber tibor pleiss'in sakatlıktan dönmesi oldu. bu sayede 20 günlük 10 günlük kontratlarla kadroda tutulan sonseca'ya muhtaç kalmayacak artık takım :( sezon başı hazırlık dönemini sakat geçiren ama çok kısa sürede form tutan kel lampe, onu yedekleyecek tibor pleiss + sezona sakat giren hala henüz toparlayamayan milko bjelica ve nemanja kardeşim ile ideal bi seviyeye ulaştı nihayet pota altı. ivanovic'in özellikle de bu eksikler sebebiyle 4'te kullandığı nocioni'nin de sakatlığı neyseki ciddi değilmiş. 1 hafta içinde dönecek. hafta içi efes maçında yok. milano maçında takım arkadaşı nemanja ile çok talihsiz bi şekilde çarpışmış ve sahayı sedye ile terketmişti.

nemanja bjelica zamanında çok muhabbeti geçen sırp jenerasyonunun gözde isimlerinden biriydi. 2010 dünya kupasından evvel caja laboral'e katılmıştı. ancak 2 senedir beklentileri karşılayamadı nemanja. teletovic'in arkasında fırsat bulmak kolay değil tabi. bu sezon biraz da uzun rotasyonundaki büyük sıkıntı nemanja'ya ilk 5 yolunu açtı. geç gelen patlamayı da son 2 maçtır yapıyor. milano'ya 20 sayı gönderirken son çeyrek performansı galibiyeti getirdi. 3 gün sonra acb'de real madrid potasına 25 sayı gönderdi yine. kendine özgüveni gelmiş halde nemanja'nın. nowitzki stayla oyun tarzını izlemek büyük keyf. ancak iş şimdi başlıyor. bu performansını istikrarlı bi şekilde sürdürmesi lazım. yeteneklerine ihanet etmesin, hem caja'ya can verirken hem rising star ödülüne göz kırpsın.



ha bi de şu topu tipleyeydin de maç bi kere daha uzatmaya gideydi nemanja. önce san emeterio galibiyeti getirecek 3'lüğü kaçırıyor ardından nemanja 2 kez tipleyemiyor :( fse soksa nefis final olacaktı amk.



kaha'nın milano deplasmanından galibiyetle dönmesi, zalgiris'in son maçta oly'yi deplasmanda devirip 3'te 3 yapması derken grup eğlenceli bi hal almaya başladı. biraz suni bi formu olan anadolu efes (dün galatasaray'a mağlup oldu), çok kaliteli kadrosu olmasına rağmen scariolo'nun dengesiz milano'su, efes'ten ve zalgiris'ten dayak yiyen son şampiyon olympiakos...  5.lik için en büyük aday caja laboral ama bi bakmışsın efes-milano-oly üçlüsünden biri ilk turda elenmiş. şaşırmamak lazım. 

bu hafta euroleague'de başarılı olmasını çok istediğim mahmuti'nin efes'i şanlı caja laboral'e konuk oluyor. çok eğlenceli geçecek gibi. 

paez'e not: cCc fernando san emeterio cCc haftanın en değerli oyuncusu oldu rudy fernandez ile beraber :(

27 Ekim 2012 Cumartesi

fantezi müziğin güçlü sesi imran zakhaev


euroleague tüm hızıyla devam ederken bir yandan da euroleague fantasy challenge heyecanı devam ediyor. kurduğumuz şanlı spurs liginde liderliği iki boy farkla safkan alman sütçü beygiri imran zakhaev elinde tutuyor. iki haftadır şu sonuçları blog'da yayınlayın diye kafamızın etini yedi. şahsen kendisinden hiç hazetmediğim için liderlikten düşmesini bekledim ama adam aldı başını (at kafası) gidiyor. el mecbur ilk 3 hafta sonunda oluşan puan durumunu yayınlamak durumunda kaldım artık. işte son durum:



ekran görüntüsünün üzerine tıklayıp büyütmek mümkün. tıklamadan görebiliyorsan 
helal olsun. 

21 Ekim 2012 Pazar

bir prova bir hinlik

dün aliağa karşısında bir prova izledik. kötü oynayarak-şut sokarak, eksik ve formsuz durumda neler yaparız nasıl sonuca ulaşırızın bir provasıydı dünkü oyun.

maç boyunca milan macvan ve ender arslan dışında ortaya bir farklılık koyan yoktu. hawkins'i artık saymıyorum :( takım olarak maç boyunca vasatın altındaydık.

- geçen hafta yaptığımız gibi tempolu oynayamadık. hücumlarımızda hep ilk uygulamak istediklerimiz değil mecbur kaldıklarımızı oynadık. burada macvan'ın yüzü dönük hücumları, furkan'ın hücum ribaundları bize esneklik getirdi.

- berbat bir dış şut yüzdesiyle oynadık. ender ve hawkins dışındaki oyuncularımızın yüzdesi 2/18. toplamda ise 9/31. toplamda 75 potaya gitme denemesi yapmışız. 37 ikilik, 31 üçlük, 7 defa da atış durumda faul. geçen haftanın neredeyse bire bir aynısı. fakat bunu geçen hafta tempolu oynayarak bilinçli yaparken dün çok da organize olmadan yaptık.

- girmeyen üçlükler nedeniyle de olsa ilk defa bu sene domercant'ı aradık. onun yerine müadil olabilir dediğimiz jamont ise hiç istenilen seviyede değildi. dün maç sonu twitter'da herkesin hemfikir olduğu biçimde surat ifadesi de pek halinden memnun, takımı benimsemiş gibi değildi. oyunda olduğu süre boyunca 2 numarada oynadı ama verimli olabildi demek imkansız.

- maç önü bizi en çok endişelendiren şey olan dudley'in sakatlığı ise oyun olarak bizi etkiledi ancak rotasyon açısından macvan'ın orada 38dk oynaması bu sürede 17 sayısının yanında 4 rb, 4 as, 3 top çalma, 0 tk ve 2 faulle maçı bitirmiş olması gelecek adına iyi haber. orhan'ın dış şutlarına biraz geç kalması dışında olumsuz hiçbir veri yok.

savunma açısından da maç boyunca işler pek istediğimiz beklediğimiz gibi gitmedi. tırabıl'ın kan kardeşi ersin görkem ve küçük ersan orhan hacıyeva'nın 7/10 üçlük attığı bir günde savunma konsatrasyonumuz pek üst seviyede değildi. çok fazla küçük hatalar yaptık ve bu potamıza sayı olarak döndü.

...............

kötüyken de kazanmak.

işte bu takım bize bir şeyler anlatıyor kötü de oynasa, formsuz da olsa, eksikliklerde olsa kazanma alışkanlığından hiçbir zaman ödün vermeyecek bir takım hissiyatını veriyor. çünkü maça ağırlığını koyacak, tek başına maçı kopartacak, sorumluluktan kaçmayacak gerekirse 40dk oynayacak "winner" oyuncu sayısı oldukça fazla. dün bu isimler macvan ve tabii ki hawkins'di. belki yarın domercant olur sonra engin olur umuyoruz ki en kısa zamanda da jamont olur. bir şeyden de o kadar eminiz ki bu oyuncuların yanında her zaman her şartta hawkins de olur.



dün maç dışında bir konu daha vardı gündemi meşgul eden. o da jaka lakovic'le yönetim arasında gerçekleşen "feda" operasyonu. yıllık 1m euro kazanan jaka'ya kulüp bulunamayınca jamont ve henry'nin durumları da gözedilip orta yol teklifi sunulmuş. fakat burada ihtimaller bu kadar da basit değil.

öncelikle jaka'ya ihtiyaç duyulduğunda mı yoksa bu başımıza kaldı madem ona oynatma hayalini verip şu para yükünü hafifletelim mi dendi yoksa daha büyük bir hinlikle arroyo'ya açılan kapıyı jaka üzerinden değil de hiç verimli olamayan jamont üzerinden mi kurguladılar. biraz açmak gerekirse top16 döneminde jamont'un kontratını change edebilecekleri takım bulabileceklerini düşünüyor olabilir şube. bunun için de 1.4m euro kazanan hala üst seviyede el'de piyasası olan jamont'u gözden çıkartmış olabilirler.

veyahut ilk olarak bahsettiğim madem kontratı bizde jamont sıkıntılı henry sakatken ondan faydalanalım da denmiş olabilir. bütçe aşılmasından dolayı arroyo ihtimali olmayınca orada eksik kalabiliriz edeyken jaka'yı kullanalım denmiş olabilir. neyse bu mesele daha çok su kaldırır.biz şimdi jaka'yla anlaşılırsa oyun içi neler değişiri neler olura bakalım.

jaka konusunda pek iyimser değilim öncelikle. birçoklarının savunduğu yüksek şut yüzdesiyle faydalı olur tezi çok kabul görür değil çünkü onu 2 numarada kullanırız bu iş olursa ( diğer paragrafta inceleyeceğiz 1-2 konusunu ) bizim şutör ihtiyaçlarımız 4 numarada ceza şutörü, 3 numarada pozisyon şutörü, 2 numarada pozisyonunu yaratan şutör. jaka kendi şutunu yaratabilen bir oyuncu değil. şut dışında hücumda farklı bir seçenek sunması da zor.

neden jaka pg oynayamaz konusuna gelirsek de jaka penetresini kestikten sonra hücumlar sarpa sarıyor, doğru pası bulamıyor bunu geçen sene çok kez yaşadık en basiti cska maçı fark 3'ken jamon'a attığı pas. bu açıdan ondan 1 numarada topa yön vermesini beklemek mantıklı değil. ayrıca yön değiştirme kabiliyeti de yok denecek kadar az. onu belki 2 numarada kullanabiliriz ama orada da ne isolation oynayabilir ne de transition hücumlarda bitirici olabilir. onun tek verim verebileceği nokta boş dış şutlar ve topu sağına vurup gönderdiği atışlar. ikili oyunları da fena oynamaz ama bu sene p&r hücum setlerimiz yok.

tüm bu veriler ışığında ben jaka'nın affedilmesinin bize fayda sağlayacağını düşünmüyorum. ama bu feda'nın altında bir veda ve şanlı bir hoşgelişler yatıyor olabilir.

20 Ekim 2012 Cumartesi

baskonia'da sıkıntı var

rotasyonda sıkıntı var...

şanlı caja laboral'imiz evinde zalgiris'e yenilerek top 16 yolunda büyük yara alarak sevenlerini üzdü. takımdaki  yedek 5 numara eksikliği başa dert açmaya devam ediyor. geçtiğimiz hafta oly'ye lampe'nin oyunda olmadığı dönemi ki yaklaşık 16-17 dk ediyor,  nocioni-nemanja bjelica pota altı ile oynamak zorunda kalmıştı caja (başka uzun yoktu milko da dahil) kaostan düzen doğmasını umdular :( ilk yarıda lampe yalnızca 4 dk sahada kalmış ve caja laboral devreyi 11 sayı geride kapatmıştı. sakatlıktan da daha yeni çıktığını belirtelim. ilk çeyreği caja'nın önde kapaması sebebiyle biraz da ikinci yarıya saklamıştı lampe'yi. ancak 2. çeyrek dağıldı takım. lampe ikinci yarı 18 dakika  parkede kalınca  caja laboral maça ortak olmayı başarmıştı. yani geçen haftadan alından ders şu; kaostan düzen doğmuyor, lampe'siz olmuyor :( zalgiris maçına gelelim. lampe'nin 35.5 dakika oyunda kaldı.. maceraya gerek yok demiş ivanovic ve yorulsa da oyunda kalması gerektiğine karar vermiş. bu sefer de kendini idareli kullanmaya çalışan lampe ile savunmada sıkıntı yaşandı. yani zor dostum zor :( neyse bu mevzuyu noktalayıp maçla ilgili başka noktalara döneyim.

fernando san emeterio mevzusu bir başka önemli nokta bana göre. çabuk dağılmaya müsait olan bir takım yapısı olan laboral'i bir arada tutayım derken biraz fazla pasif kalıyor fse. bi çok yerde şut atması gerekirken ekstra oyuncuyu bulma çabasını gördük. 0/4 le kullandığı 3'lük atışların denk geldiğim 2 tanesi doğru atışlar değildi. daha müsait zamanlarda eline geçenleri ise potaya göndermeye çekindi. maçın sonuna doğru ritm yakalayıp katkı verebildi ancak. fse'ye özgüven yüklemesi yapacak bi maç lazım. zira üşüyoruz  böyle :( ha paez, teletovic üzerinden fse'ye vurmasın zira teletovic'in takımın agası olduğu caja laboral'in geçen sene euroleague'de ilk turda elendiğini biliyoruz. 5 galibiyetle 5. olmuştuk şansızdık ama mevzu paez'e laf atma olunca sonuca bakarım direk. daha ne kadar kötü olabilir ki geçen seneden :( bu arada fse'nin 2 maçtır takımın en çok ribaund alan oyuncusu olduğunu da belirtelim ( bi ribaund sıkıntısı da var takımda) caja'yı bir arada tutayım, eksik gedik kapatayım diyerek komple oynamaya çalışıyor ki öyle bi oyuncudur zaten ama biraz winner'lık bekliyoruz artık san emeterio'dan.

zalgiris'te rimantas kaukenas'a değinmeden edemem. avrupa'da en sevdiğim oyunculardan biri olan ihtiyar kurt rimas abimiz maçın bir bölümünü domine etmeyi başardı zalgiris adına. yanına tremmel darden'ı da alıp zalgiris'e galibiyeti getirdi.


farmar diye biri var




sonunda farmar'ın üzerinden oynamayı düşünen oktay mahmuti ilk denemesinde oly'i 20 küsüre bağladı. 

öncelikle anadolu efes'in sezon başında yapamadıkları üzerine bir şeyler söylemek lazım.

- ben izlediğim hiçbir maçta efes ne oynadı anlamadım. tbl'de olin'in, erdemir'in hatta antalya bşb'nin bile oynamak istediği buna çalıştığı bir düzen var. efes de ise karman çorman bir düzen(sizlik), uyuşmayan bir yapı, sanki zorla toplanmış bir topluluk ifadesi var.

- takımın ana planı diyebileceğimiz mahmuti'nin apoleti olan sonuca giden p&r'ler yok, yarı saha yok, geçiş hücumları yok. savunma desen kimlik arayışında bir savunma düzeni yok vs.

- ancak bugün bir değişiklik vardı. en azından bir umut. sene başı efes'i yazarken mahmuti'nin elindeki jordan farmar'dan her ne şartta olursa olsun yararlanabilecek bir oyun planı oturtması gerektiği söylemiştik. bundaki gaye de şuydu. farmar eski mahmuti düzeninde sıradanlıktan çok çok öteye gidemez. bu sene için konuşuyorum bu kadroyla farmar'ı sadece maçın kader anlarında etki etsin diyebileceğin bir rolde kullanamazsın. farmar senin hep ilk tercihin ve ana planının ana dişlisi olacak, olmalı.

- mahmuti bunu bugün denedi ve müthiş verim aldı. öncelikle farmar'ın temposuna uydurmuş takımı. tüm transition hücum ihtimallerini kullandılar. hücumda ikinci alternatif olaraksa potaya gitme üzerine durdular. boşluğu gören potaya gitmekten çekinmedi. son alternatif ise farmar'ın isolation'ların oldu. 

- oynamaya çalıştıkları bu sistemde önemli bazı doneler var. öncelikle mutlaka ve mutlaka rakibi eksik yakalayıp tempoyu artırmalılar. bunu yapabilmek için de ya top çalacaklar yada ribaundu temiz alıp farmar'ı bulacaklar. bugün bunu çoğu zaman başardılar çünkü topun dolaşımını iyi yapan pas trafiğinden çekinmeyen ekstra pasları seven ve yapabilen oyunculardan kurulu bir takım. bu yüzden de bu hızlı tempoda daha fazla boş şut bulma imkanları doğuyor.

- bugün bu şutları gayet iyi yüzdeyle soktular. ( 9/14 ) fakat her gün böyle bir yüzde yakalamayabilirler burada oly'nin onlara 3.periyot yarattıkları korkuyu yaşamamaları için savunma çok önem arzediyor. mutlaka ve mutlaka pas kanallarına riske girip el sokmalılar. burada 5 numarada sert bir uzuna sahip olmaları da onlar adın dezavantaj.

- yine diğer bir dezavantaj savunmada yardımları 4 numaradan getirdikleri için pota altında yaşadıkları ribaund sorunu. bu sorunu bugün farmar ve jamon'un fantastik ribaund performansıyla dengelediler ama adına 3 numaradan da böyle bir katkı almaları lazım. ve size problemi için de.

................

beşiktaş - murat can'ın yolu : (



murat can'ın hakkını yıllardır verdiğimiz için bu konuda müsterihiz ve biraz da hovardayız. sürekli olarak murat can'ın kardeşi can'sın sinan'dan kat be kat iyi oyuncu olduğunu, antalya'da oynarken bile bu adamın yerinin oralar değil istanbul olduğunu söyledik durduk. 

geldi yıllardır tırnağıyla kazıyarak hakettiği arenaya yani el'e. ve sadece gelmekle de kalması muazzam oynuyor. yine her şeyi yapıyor. helal olsun büyük oyuncu. helal olsun gerçek emektar. tepeden inen kardeşlere inat tozunu yuttuğun parkelere verdiğin değer yeter. 

..............

beşiktaş'a gelecek olursak da brose basket'i yenerek haftaya barcelona karşına morelli çıkma hakkı kazandılar. 


18 Ekim 2012 Perşembe

geleceğin koçu - manu ginobili

maçın ortasında yarasa yakalar, apansız ortaya çıkıp yılın bloğunu yapar, en olmadık zamanda top çalar, spurs kadrosunda bir maç ben oynasam (ki basketbol oynama işinden hiç çakmam) asistleriyle bana bile 2 basket attırır. say say bitmez maharetleri. konumuza gelelim.

geçenlerde çaylak nando de colo hazırlık maçında son saniye basketiyle maç kazandırırken forumlarda bu basketin gary neal'ın 2010-2011 sezonu öncesi bir maçta attığı son saniye basketine benzetildiğini gördüm. pozisyonlar benzemiyor tabi, iki oyuncunun da çaylak senesi olması sezon öncesi olması ve maç kazandıran basketi atmaları ortak noktlalar. asıl mevzu şu ki; gary neal'ın maç kazandıran basketinin çizen isim manu ginobili abimiz. gregg hocam çizim tahtasını manu'ya bırakıyor ve ginobili takımın en iyi şutörüne harika bir set çiziyor.

belli ki parke üstünde aklını müthiş kullanan ginobili, ileride koç olarak da harika işler çıkarabilecek seviyede:



daha evvel de bahsetmiştik. geçtiğimiz sezon sakat olduğu dönemlerde salonda maç izlemeye aksatmadan takım elbisesiyle (ceket+gömlek daha doğrusu) geldi manu. koç olacak karizma kendisinde fazlasıyla mevcut. aktif basketbolu bırakana kadar (2-3 sene) sakatlıksız doya doya izleyelim, sonrasında kimbilir belki bir gün spurs'ün baş antrenörü olan manu'ya hayran olmaya devam ederiz. saygılar.




14 Ekim 2012 Pazar

jamont gordon meselesi

jamont gordon'ın takıma adaptasyon problemi malum. bu mevzu hakkında arkadaşamız semih tuna yı blogumuzda konuk ettik. kendisine teşekkür ediyor ve sunumu kısa tutup yazıyı sizlerle paylaşıyorum.

***

87 doğumlu, cska’dan gelen amerikalı kısamız jamont gordon şu ana kadar bekleneni veremedi geyiğine girmeyeceğim, ortaya gelen sıkıntılı süreci zaten basketbolun ucundan kıyısından izleyen herkes biliyor. ortada 2 ayaklı bir durum var. ergin hoca’nın beklentileri ve kendisinden alabileceklerimiz…

madde 1: ergin hoca’nın bekledikleri; ergin hoca ile yaptığım görüşmede hoca gordon hakkında şöyle sözler sarfetmişti:

jamont gordon son 2 sezon cska moskova’nın kadrosunda yaklaşık 17-18 dakika oynayan, ancak benchten gelen oyuncu rolündeydi. ordan önce de cibona zagreb ile euroleague’in en değerli oyuncularından birisiydi, 20’den fazla sayı ortalaması tutturmuştu. şimdi onun yeniden farklı bir takım lider pozisyonuna geçmesi için bir süreye ihtiyacı var. henüz onu tamamlayamadı. henüz sistemi tam olarak algılayamadı. bir de sakatlıklar girdi işin içerisine. pek verimli bir sezon öncesi geçiremedi.”

oyun yapısına uyuyor mu soruma ise hoca;

"şimdi bizim elimizde engin ve ender var. ikisi de point-guard oynatacağımız oyuncular. onun için biz diğer gardı biraz daha skorer, 1-2 oynatabileceğimiz combo guard olarak tercih ettik. bu da bir tercih meselesiydi. takımı daha çok oynatan bir gardı da tercih edebilirdik. ender ve engin’e çok güvendiğimiz için böyle bir oyuncuyu tercih ettik. zaman içinde belli olacak, aceleci olmamak lazım. sonuçta gordon’un da yetenekleri belli, geçen sezon takımı euroleague şampiyonu olamadı ama ligin en büyük takım takımından geliyor. ama sezon başı hazırlık maçlarında tam bir point guard görüntüsü vermedi."

şimdi hocanın kafasında da soru işaretleri dolu olduğunu şu 2 satırdaki konuşmalardan anlayabiliriz:
-biz onu kombo olarak düşündük.
-ama sezon başı hazırlık maçlarında tam bir point-guard görüntüsü vermedi.

madde 2: ondan alabileceklerimiz

jamont gordon cska’da geçirdiği zamandan beri 2 numara olarak oynuyor. cibona’da oynadığı oyun da ‘skor yapan oyuncu kurucu’ rolüydü. ergin hoca şu an yeni bir takım olduğumuz için daha çok yarı saha hücumlarına öncelik veriyoruz demişti. hoca ona hala inanıyor, sisteme adapte etmek için uğraşacak ama şu oyun gordon’a uygun değil. hazırlık maçları, tk ve antalya maçında gördüğümüz üzere gordon 1 numara olarak süre aldığında set temposunu düşüren, birebirden sonra boş adamı iyi bulsa da oyunu okuma konusunda vasat bir guard.

işin psikolojik yönünde ise; jamont gordon şu yıldızlarla donatılmış kadroda aksayan dişlinin o olduğunu biliyor ve yararlı olacağı 2 numaraya geçtiğinde bile henüz istediği oyunu oynayamıyor. verdiği pasları isteyerek değil, sanki zorunluluk olarak atıyor. ergin hoca bunun bir strateji olduğunu, ender ve engin’e güvenerek yola çıktıklarını söylüyor. ancak bu ne kadar doğru bir strateji ?

engin atsür sezona belki de şu ana kadar oynadığı takımların hepsinden hazır girdi, ama ne kadar sağlıklı kalabilecek? ender arslan’ın dizginlenmiş olduğunu görüyoruz ama kariyeri boyunca lakabı ‘istikrarsızlık’ olan adamın sezon içi dalgalanma yaşamayacağını nasıl garanti edebiliyoruz? şu anda büyük bir kumar oynanıyor. arroyo dedikodularının içi boş değil ve bence zaman kaybetmeden onu takıma kazandırmak gerek. çünkü gordon sorunsalı, tarihin en ‘pahalı’ kadrosu kurulmuşken büyük bir problem teşkil ediyor.

***

galatasaray - antalya bşb

takımı beyendim.

- antalya hacettepe'den sonra telekom'la beraber benim hala en büyük düşme adayım. bugün de ribaund sayılarından görüleceği üzere ( 46-28 ) fena ezildikleri pota altı meselesi onları bayağı yıpratacak.

- warren carter fena topçu değil. mangano'nun o haline 40 defa tercih edilir ama carter-gibson-eren pota altıyla altar hoca'nın işi çok zor. çünkü bu takımın en büyük ve tek hücum tehdidi jordan theodore ve ron lewis'in hızlı hücumları. bunun için de mutlaka ve mutlaka savunma ribaundlarının temiz şekilde alınıp topun hen hızlı sürede jordan'a emanet edilmesi lazım. maalesef bu şimdilik pek mümkün görünmüyor.

- ayrıca hakan demirel - reha öz ikilisinden de bugün öyle pek iç açıcı şeyler göremedik. hakan çok kötüydü, barış güney büyümüş, gökhan karabıyık garbage time bile değil, valentin ise hala pastal :(

bize dönecek olursak da iki önemli konu var bu maç içinde;

1) buradan ve twitter'dan sürekli söylediğimiz ve şuan basket şubesinin de 1. gündem maddesi olan arroyo hamlesi veya ihtiyacına yönelik bir durum. şöyle açmak lazım. bugün maçı canlı izleyemedim daha sonra tekrarını izleyebildim. maç içinde özellikle yarı saha hücumlarında daha hızlı ve hareketli olmayı denedik. şimdilik yarı sahayı geçince frene bastık ama belki ilerleyen dönemlerde fren işini daha da esnetebiliriz. tabii burada maçın antalya'yla oynandığını falan bayağı es geçiyorum.

bir küçük ekleme daha yapayım. burada kıstas daha hızlı karar verebilen bir oyun kurucu değil de daha hızlı gelebilen bir oyun kurucu yada oyun kurmadan ziyade hız katması istenen bir oyun kurucu. bu çok net bir gözlem değil ama hocanın takımı biraz daha jamont'un oyununa uydurabilme ihtiyacından doğmuş bir şey olabilir bu durum.

2) sertaç konusu? :) sertaç neden oynamıyor murat özyer mutlaka açıklama yapmalı!!1!!1

..............

- maça çok iyi başladık. antalya'nın n'dong ve macvan'ın arkasında durabilecek uzunları olmadığı için topu sürekli içeri indirdik. bunun neticesinde pek sayı bulamadık ama niyetimizi belli ettik.

- rakibin ekmeğine yağ sürer gibi yüksek tempoda oynadık ama onları 57 sayıda tuttuk. burada iyi olan taraf biz miyiz yoksa onlar mı çok kötü bunun yorumunu da deko yapsın.

- jamont'la parkedeyken bir tutukluluk oluyor takımda yada bana öyle geliyor. bilemedim öylesine yazmak istedim.

- macvan'ın yüz ifadesi ve takımı benimsemiş olması çok güzel. adam hep pozitif ve belli ki çok da çalışıyor. takıma adapte oldukça verimi artıyor. bugün de gayet iyiydi. yüzü dönük hücumları muazzam oynadı.

- dudley için de bir şeyler söylemezsek olmaz. basketbol - futbol örnekleri yavan kaçıyor biliyorum ama anadolu takımları için herve tum neyse tbl'de şampiyonluk yarışı için de erwin dudley o.


haftanın göksenin eleştirisi:

"ben göksenin'i iki pota altında cereyan eden fastbreak sonlarından tanırım. rakip potaya hareket ederken hakeme bakmasından, kendi potasına hareket ederken üstünden geçen rakibinden tanırım."

12 Ekim 2012 Cuma

can yakan şutlarıyla fridzon

euroleague özel programıyla karşınızdayız ben paez kosova yanımda sevgili kutlu deko ve coach tırabıl. hoşgeldin coach hoşgeldin deko. bundan böyle her hafta özel konu ve konuklarımız olmaksızın burada olacağız.


fenerbahçe ülker - khimki

maç aslında beklediğimden çok farklı gelişti. iki takımın da pota altı savunmaları yol geçen hanı olduğu için skor olarak barem çok yükseldi. belki de bu yüzden olsa gerek bizim köz gibi kuponcular havaya uçtu gitti.

fenerbahçe açısından;

- bo 2 faulle kenara geldikten sonrasını çok iyi kotardılar. özellikle bremer daha bu takımla antrenman yapmamış olmasına rağmen hücumda pas kanallarını görmesiyle etkiliydi. ama en büyük farkı yaratan isim bambaşka bir özgüvenle oynayan emir preldzic oldu. öyle şeyler yaptı ki anlatmaya kelimeler yetmez. tabii onu tutmakla görevli rivers ve fridzon'a da hatta koponen'e de.

- yine fenerbahçe ülker'de bugün net biçimde en iyi oldukları 2 şey olarak saydığımız dış oyunculara baskı ve fastbreaklerle çok öne çıktı. maçın ikinci yarı 2 defa tek hanelere ineceği sırada ömer onan'ın önce agustine sonra da planinic'i top kaybına zorlaması maçın anahtarıydı.

- galatasaray maçında dış şut sokamayan sato'nun şut sokmaya başlaması, kariyerinde en fazla 5 tane 3lük isabeti olan batiste'nin bugün 2/3 üçlük atması ( gerçi biri sonradan düzeltilmiş ) ve fikrimce çok kötü bir maç çıkartan bo mccalebb'in bir şekilde 17 sayı atması not edilmesi gereken detaylar.

khimki ;

- khimki cephesinde ise savunma işi bir hayli sıkıntı. hatta öyle ki oğuz'un pick'ine show-up'a çıkan uzunlar hep orada kaldılar. maç genelinde switch de yaptıkları için bir savunma hatası olarak göze çarpıyor ama iki kişi guardın üstünde kalıp oğuz veya ilkan'ın bomboş kaldığı en az 4-5 pozisyon var şuan gözümün önüne gelen.

- işin hücum tarafında ise dış şut konusunda berbat bir gün gerirdi khimki. en iyi 3 şutörü koponen - rivers - fridzon üçlüsü sadece 1/12 üçlük isabetiyle oynadılar. felaket ki ne felaket. hele fridzon :( birini soksa gerisi gelecek hepimiz biliyoruz ama gelmedi o işte bir türlü.

- ve iyi şeyler. planinic ve loncar. ikisi de harika oyuncular ve izlemesi büyük keyf. loncar'ın devrilirken bile savunmacısını sırtına alıp onunla kedi-fare oyunu oynaması, planinic'in penetrelerindeki estetiklik ve takımı idare edişi müthiş.  savunmacısının dahi o topu potaya atmayacaksa bir şekilde en uygun durumdaki adama verecektir hissiyatını duyduğu özel bir adam planinic. yıllardır guard arayıp dünyada taranmadık ülke bırakmayan biracılara selam olsun.

diğer maçlarda göze çarpan detaylar;

- geçen hafta sonu vtb'de önce astana'ya yenilen sonra da khimki'edn fark yiyen rytas babrauskas ve samardziski'nin dönmesiyle pek de alakası olmayan bir şekilde cska'ya kafa tutmuş. hatta kafayı kopartırken sony weems'e çarpmış. eski olin'li seibutis 21 sayıyla defteri açmış.

- haftanın sürprizi için baltık tarafından son dakika şoku gelince iş union olimpija'ya kalmış. sürpriz denince euroleague'de bile akla gelen ilk takım olan union cantu'yu deplasmanda madara etmiş. iki uzunu baynes ve dylan'dan 35, 3 genci sasu salin, jaka blazic ve prepelic'den de 35 sayı bulmuşlar.

- bizim canımız ciğerimiz caja laboral ise biraz şansızlık biraz da mecburiyetten dar rotasyonun gazabına uğramış pire taraflarında. rochestie ve pleiss'in yokluğunda büyük reisler lampe, nocioni, oleson ve nemanja yürek koyarken ortaya fse ise yine sofradaki ciğeri yemiş. 2/8 saha içi isabeti :( lampe sakatlıktan çıkar 20dk'da koyar ortaya 18sayı fse nerede? yine kaçak...

11 Ekim 2012 Perşembe

hoş geldin ya şehri euroleague

deko'nun ali ağaoğlu'nun yanında çalışmaya başladıktan sonra geçirdiği evrim ve blogu boşlama eğiliminin farkındayım. trouble'ın da son amerika seyahatinden bu yana kate upton'a gönül koyarak kendini melankolizme verdiği şüphe götürmez bir gerçek. kendisinin yeni bir raif efendi olmasından korkuyorum. deko'nun da ali rıza bey'in oğlu şevket :(

bu hengamede ekmek parası için çalışmak ve yazmak zorundayız. resmi sponsorumuz "şanlı alçıpan ve boya"ya mahcup olmamamız lazım. buradan sözü açılmışken şanlı alçıpan ve boya çalışanlarına ve sahibelerine selam gönderelim.

buradan da gördüğünüz gibi hayat hiç de sanıldığı kadar kolay değil sevgili şanlıspurs okuyucuları. 1 posttan en fazla o da en faza kazanabildiğimiz para 170 tl. o da boğazımızı ıslatmaya anca yetiyor :( anladığım kadarıyla blogculuk ölmüş. yanlış zamanda girmişiz bu işe :(

şimdi deko'nun hevesle ellerini ovuşturup acaba veda yazısı mı lan dediğini duyar gibiyim. tabii ki hayır hayırsız deko efendi sadece giriş kısmında biraz bloggerlığın zorluklarına değineyim dedim ahsdkjdska

......................

aslına buraya nasıl geldim iyiye işaret değil. sadece el incelemeleri işler dolayısıyla yetişmedi diyecektim bir anda kendimi aceto'nun bahçesinde buldum ehehe. neyse madem incelemeler yetişmedi o zaman biz de yazmak zorunda hissettiğimiz şeyleri değil de yazmak istediğimiz şeyler yazarak bu süreci geçiştirelim.

bu sene euroleague tıpkı eurocup gibi statü değişikliğine uğradı. kaan kural'a son dönemlerde ender katıldığım konulardan biri de bu. jordi bertomeu ne düşünerek bunu becerdi bilmiyorum ama top16 sisteminin değişmesi kesinlikle heyecanı öldüren felaket bir karar. daha maç olsun istemek euroleague'in marka değerini artırmaz. hele bunu yaparken neredeyse gruplardan çıkma sıralamasının ayrıcalığını öldürerek muhtemel yunan - ispanyol kurnazlıklarına yol açılacaktır. özellikle grubun son 2-3 haftası hem etik hemde basketbol açısından pek içler açısı olmayacaktır.

euroleague'in bu sene yapısında meydana gelen bir dizi değişiklik bununla sınırlı değil. wild card'ın alba'ya gitmesi, elemelerden gelen takım sayısının düşürülmesi, artık maçların cl ile çakışmaması için perşembe ve cuma'ya alınması...

burası da tartışılması gereken bir konu. cuma günü el maçı oynayan bir takımın o hafta ligde önemli bir maçı varsa mesela fb ülker - galatasaray maçının olduğu bir hafta maç hangi gün oynanacak? pazar mı yoksa pazartesi mi?

neyse bu konuları bırakıp euroleague'de bu sene n'olura geçelim. geçen seneye göre bütçe ve kalite olarak bir düşüşün olduğu kesin euroleague'de. bunu son yılların f4 gediklilileri cska, barcelona, siena, oly ve pao'dan görebiliriz. bu 5 takımdan cska hariç hepsinin bütçesi düşerken pao ve siena yeniden yapılanmaya gitmek zorunda kaldılar. barça ise doğal bir seleksiyona doğru gidiyor. oly kendilerine euroleague'i kazandıran coachlarını, cska ise en büyük silahlarından ikisini kaybetti. ak47 ve 1-3.

madem konuyu buralara getirdik bu senenin f4 adaylarına bir bakalım;

cska moskova - real madrid - barcelona - olympiacos - fenerbahçe ülker - maccabi

euroleague'de favori olmak yıllardır gördüğümüz üzere pek işe yaramıyor. favoriler hep kaybediyor yıllardır. bu sene de sürprizleri minimize etmek için düzenlenmiş bir top16 var ama tepede yani son 8 ve son 4'de yine sürprizler görmeye hazır olmak lazım.

cska moskova : bu sene en büyük bütçeli takım. takımın başında messina gibi x-factor bir coach var. ama kusursuz takım diyemiyoruz. guard ve uzun rotasyonu olarak elimizde şunu yapabilirler diyebileceğimiz veriler var ama 2-3 rotasyonu tamamen yeni ve bambaşka düzenlerden gelmiş oyuncular. nihayetinde katkıları ne olur messina sistemine nasıl uyum sağlarlar benim için soru işareti.

barcelona'da ise işler daha karışık. orada hiç de iyiye gitmeyen bazı durumlar var. ligde 0/2 yapmaları da insanlarda bu yüzden çok büyük bir şok etkisi yapmadı. bütün yaz gelecek adına ellerini çok güçlü kılacak genç oyunculara yatırım yaptılar. bunu ayakta alkışlamak lazım. ancak hala coachluk sınavını dc ile sorumlu geçmiş bir coacha hadi bizim evlat demeye devam ediyorlar.

huertas'a güvenmedikleri ortada. bo'ya hamle yapamadılar o yüzden saras'ı aldılar. navarro ve pete'nin sakatlıklardan kendilerini bir türlü sıyıramamış olmaları da işlerini güçleştiriyor. lorbek'i spurs'ten korumak için hayvani bir kontrat verdiler ve bu yüzden pota altının devamını tomic - jawaii'yle kurmak zorunda kaldılar. eidson'u üste para verip yolladılar ve hala sada & ingles'le bir 25dk'yı idare ediyorlar...

eğer barcelona'da bu sene de işler pek yolunda gitmezse ki gayet muhtemel çünkü her noktada ciddi eksiklikleri ve defoları var sene sonunda takımın bütçeli oyuncularını değiştirip daha farklı bir yapıyla devam etmeleri beklenebilir. çünkü pascual gerçekten iyi bir coach değil. herife basketbolun guardiolası diyorlar ama bildiğin valdez'i :(

real madrid ise barcelona'ya göre bir adım daha önce olan taraf. mobil uzun işinde ekmek olduğunu iyi gördüler. kısa rotasyonu da buna hayli uygun. çok hareketli bir real madrid görmemiz mümkün. pislik 11u11, rudy ve draper gibi fastbreak uzmanı kısaların yanında carroll ve suarez gibi şutör, pocius ve sergio rodriguez'i de ekleyince müthiş kısa rotasyonu var. ne zaman ne gerekiyorsa oraya evrilebilecek harika bir rotasyon.

uzun rotasyonu ise biraz daha sıkıntı. oraların yeni lorbek etkisi mirotic'in sürelerinden kısılmayacak, hareketli bir rotasyon ama yeterli derinlikte değil. hele mirza begiç varken iyiden iyiye dar bir rotasyon. oraya mutlaka bir uzun daha eklemeleri lazım. eğer o isim rafa olursa işte o zaman ciddi bir şekilde f4'ün en büyük adayı olurlar.

geçen yılın şampiyonu olympiacos : ivkovic'in angelopoulos kardeşlere bu muydu istediğiniz diyerek verip kaçtığı el kupasının ardından en az zararla geçirilen bir yaz yaşadı. hatta üstüne keselj gibi havlu uzmanını gönderip gerçek dip köşe uzmanı pao'dan perperoglou'nu aldılar. en büyük transfer ise spanoulis-papanikolaou-printezis üçlüsünün tutulması oldu.

bu sene artık papanikolaou'nun iyiden iyiye büyük bir oyuncu olmasını izleyeceğiz tüm sezon boyunca.

fenerbahçe ülker ise kadro olarak birkaç nüans hariç buraya gelebilecek durumda. bo-ömer-sato gibi muazzam bir hızlı hücum ve dış savunmacı kombinasyonu yakalamış durumdalar. kenardan bojan-emir-bremer gelirken pianigiani'nin istediği sert savunma işini bu uzun rotasyonuyla nasıl kotaracakları en büyük sorun. karar anlarında artık ellerinde ukic değil de bo mccalebb'in olduğunu düşünürsek bence bu sene ilk defa bu kadar şanslılar f4 için.

maccabi : tıpkı messina gibi bu ligde x-factor etki yaratabilen david blatt en büyük şans. kadro olarak belki yukarıdaki ve hatta altlarında çoğu takımdan çok büyük artıları yok örneğin tecrübe ve isim olarak ama 2 sene önce final yaptıklarında da ellerinde çok parlak bir kadro yoktu. ancak sezon sonu birçoğu elit el oyuncusu haline gelmiş birçok oyuncuya sahiptiler. bu sene de bu şekilde bir kadro var.

nik caner medley, shermadini, thomas, hickman bu örneğe uygun isimler. hatta ohayon'u bile yine buraya yazabiliriz.  logan, devin smith, eliyahu ve pnini ise işin tecrübeli tarafı. iş yine yeniden blatt'de bitiyor.

....................

favoriler böyle ama aşağıda resmen bir cadı kazanı var. başaltı takımlar için de en dikkat çekiciler ise harcadıkları para oranında hayal kırıklığı yaşamaya alışkın anadolu efes ve aj milano. yine yeniden yapılanma sürecinde olan pao ve siena'da başaltı takımlarına yazılabilir. illa sürpriz istiyorsak da bu takım khimki olabilir.

son olarak sezon tahminlerine geçeyim;



favoriler böyle ama aşağıda resmen bir cadı kazanı var. başaltı takımlar için de en dikkat çekiciler ise harcadıkları para oranında hayal kırıklığı yaşamaya alışkın anadolu efes ve aj milano. yine yeniden yapılanma sürecinde olan pao ve siena'da başaltı takımlarına yazılabilir. illa sürpriz istiyorsak da bu takım khimki olabilir.

son olarak sezon tahminlerine geçeyim;

playoff : barcelona - real madrid - anadolu efes - fenerbahçe ülker - khimki - cska moskova - maccabi - olympiacos

f4 : cska moskova - real madrid - olympiacos - fenerbahçe ülker

şampiyon : real madrid

yılın peri masalı : khimki - beşiktaş

yılın romanov takımı : anadolu efes - barcelona - malaga - zalgris

normal sezon mvp adayları : nikola mirotic - kostas papanikolaou- nenad krstic - bo mccalebb - malik hairston

takımları için olmazsa olmazlar : fridzon & loncar, farmar & jamon, maciej lampe, malik hariston & keith langford, seibutis, luka zoric, david moss & sanikidze, medley & shermadini,

konratına "0" ekletecek adamlar : viktor sanikidze - nik caner-medley - blake shilb - bobby brown - patrick christopher - nihad djedovic

izlenmesi gereken adamlar : lukasz koszarek - deon thompson - leo westermann - nicolo melli - matt janning - gagiç - pietro aradori - zoran dragiç - prepelic

kara tahta : 1!1u1!1 - torey thomas - david andersen - james gist - lafayette - jawaii - mirza begiç - stanko baraç :((








6 Ekim 2012 Cumartesi

eurocup girizgah


son yıllarda açık bir şekilde özellikle rus takımlarının euroleague bileti olarak gördükleri eurocup'da kalite iyiden iyiye artıyor. rus ve ispanyol takımlarının hegemonya kurduğu bu isimle 11. yapılacak eurocup'ı 4 defa ispanyollar ( valencia (2), real madrid, badalona ), 3 defa ruslar ( dinamo moskova, unics kazan, khimki ), 2 defa lietuvos rytas ve 1 defa da  hapoel jarusalem kazandı.

son iki sezondur ise malumun ilanı şeklinde en iyi kadroyu kuran kazan ve khimki bu kupayı kazanarak c lisansını kapmayı başardılar.

takımlar bazında son yıllarda euroleague kalitesin ve euroleague üstü bütçelerle mücadele eden takımlar sayesinde kalite artarken, oyuncu bazında ise bir sıçrama tahtası olarak görünüyor. hatta en kolay ve genel menajerler tarafından en çok baz alınan yer olmaya da başladı.

mesela bunun en güzel örneği son iki yıldır eurcoup'da iyi işler çıkarıp bu sene maccabi'ye geçen nik caner-medley. bilbao'yla marko banic, rytas'la chuck eidson, benetton'la gary neal, kızılyıldız'la omar cook, rytas'la javtokas....gbiler için piyasa çıkma yeri olurken; girona'yla marc gasol, badalona'yla rudy ve rubio gibiler içinse pişme mecrası oluyor. daha da başka bir bakış açısıyla da eurocup oyuncularının oluşmasını sağlıyor. geçmişte milan gurovic,  kelly mccarty, matt nielsen gibi oyuncuları ise orada kral yapıyor. bazen arada horace jenkins'ler de çıkıyor takılmamak lazım :(

neyse bu sene için eurocup'a özel bir pencere açacağımız kesin. hem takımlar bazında hem de bizim özelimizde eurocup bu sene çok heyecanlı olacak. muazzam kadrolar var. birçok euroleague takımlarından daha iyi kadroya sahip en az 8 takım sayabiliriz. bu demektir ki bu sene için burada şampiyon olmak eskiye göre çok daha zor.

biz de euroleague işini deko hallederken yavaştan eurocup'a bir girizgah yapalım dedik. gruplar ve torbalar belli olmadığı için öncelikle takımları kendimize göre torbalayarak başladık.

başpehlivanlık;

galatasaray
valencia
unics kazan
lokomotiv kuban
bilbao
spartak st. petersburg


başaltı;

bc donetsk
banvit
azovmash
kızılyıldız
le mans
cajasol sevilla

şimdilik bu takımlara sürpriz yapabilecek cibona zagreb, ulm basket, sassari, triumph, artland dragons, cez nymburk, cholet ve buducnost göze çarpıyor ama bu takımların da top16'nın üzerine çıkmaları pek imkan dahilinde değil gibi.

şimdilik sadece eurocup'a bir giriş yazısı olarak bu bulunmuş olsun. bundan sonra ilk olarak kadro yazısı daha sonra da takım incelemelerine geçeceğiz.




5 Ekim 2012 Cuma

galatasaray - fenerbahçe ülker

öncelikle maç sabahı çok fazla umutlu değildim maçtan. bunları da twitterdan yazmıştım. fenerbahçe ülker'in çok fazla hazır olmamasına rağmen bizim özellikle 1-2 rotasyonundan başımızın çok ağrıyacağını düşünüyordum. maçın başında yaptığımız 4 top kaybı ve sonrasında fast-breaklerden yenilen 8 sayıyla bu ortaya çıktı ama daha sonra bunun çarelerini bulduk.

maça belirttiğim gibi çok tutuk başladık. özellikle bo mccalebb'in ön alanda yaptığı baskı ve tepeye hand off için çıkan macvan'a yapılan yakın savunma nedeniyle 4 top kaybı yaptık. ergin ataman'ın ilk hamlesi bu top kayıplarından sonra geldi ve engin-ender, n'dong-furkan değişiklikleri oldu.

buradan anlıyoruz ki fenerbahçe ülker'in bu seneki oyun planlarının en başında bu var. ellerinde bo-ömer-sato varken zaten avrupanın en elit hızlı hücum silahlarına sahip takımı. bunu sayıya dönüştürmek için de mutlaka ön alanda baskı yapmalılar ve bizi oyunun başında bu tuzağa düşürdüler.

sıkıntı yaşadığımız diğer alan ise tempolu başlayan maçta geri koşma oldu. onlar kadar hızlı olamadığımız için bu sıkıntıyı çektik. neyse ki özellikle 2. devre engin'in hücum organizasyonlarıyla top kayıplarını minimize ettik ve bu sıkıntıdan kurtulduk.

hücumda yine düşük tempoda oynadık. f. ülker'in sıkıntılı olduğu yer olmasına rağmen ikili oyunları devrilerek bitirmedik. bu seneki hücum setlerimizde zaten bu pek yok hatta şimdiye kadar hiç yok. tek istisna bugün için maç topunda ender'in oynattığı p&r'dü.

burada belirtmeden geçemeyeceğim yıllardır ekmeğini yediğimiz oğuz savaş'ın ikili oyun savunmasından bir şeyler çıkartamazken kendi potamızda ise oğuz'dan tam 21 sayı yedik. hem de bunun içinde çapraz p&r, tepe p&r, yüzü dönük ne arasan vardı. aman diyeyim.

aynı sorunu maalesef bo mccalebb savunmasında da yaşadık. zone tercihi gelmedi ama her penetresinde de n'dong oyundayken bile bu kadar rahat potaya gidebilmesi hiç olumlu değildi bizim açımızdan.

yine emir'in 4 numara oynarken sanırım 3.periyottu macvan'ın üzerinden hücum ribandu alması, potaya yakın 1e1 bitirmesi bizim savunmamız açısından sıkıntılı konulardı.

........................

maçın rakamlarına geçersek de hayli ilginç detaylar var. fenerbahçe ülker'in 1/12 üçlük, bizden 5 eksik yani 7 top kaybı yapmaları, bizden toplamda 13 eksik ribaund alıp bizden 6 şut fazla kullanmaları ve buna rağmen yenilmeleri ilginç tabii :)

diğer gözlemlerime gelirsek kısa kısa;

- göksenin beni şaşırtmamaya devam ediyor. kendisi için yaklaşık 2 yıldır bir şeyler söylüyorum ve her söylediğimi tekrar etmek zorunda kalıyorum. geçen seneden bu yana göksenin'in kimi savunursa savunsun pick'lerde kaldığını, sadece el-kol sallayarak savunma yapamaya çalıştığını ve karşısında kim olursa olsun aynı savunmayla onu yıldıracağını sandığını söylemiştim. göksenin hala aynı noktada. bugün de bo mccalebb'i 5 metreden savununca penetresini engellediğini düşünüyordu ( doğru savunma tarzı da bu ama.... ) ama kendisi bo'nun karşısında değildi genelde perdelerde sallanıyordu.

- cenk akyol içinse göksenin'e söylediklerimin tam tersini söylemem lazım. kendine bir şeyler katabilen oyunculara bayılırım. cenk'in de kendine özgü göz yaşı damlasını hayranlıkla izliyorum. müthiş yüzdeyle atıyor.

- maçı getiren detay ise engin atsür faktörü. tanju'nun dediği gibi büyük maçların oyunculuğuna soyunuyor resmen. müthiş bir ikinci devre oynadı. şutları müthiş özgüvenle çıkarttı ama asıl önemlisi herkesin göz ardı ettiği savunma sertliği. hep doğru yerde kaldı, hep çabaladı. el-kol sallayarak değil akılla savunma yaptı.

- macvan'ın giderek form tutması güzeldi. onun için "dış şut sokması lazım" söylemimiz hala geçerli bu çok önemli. çünkü macvan basketbol zekası yüksek, pozisyon bilgisi üst düzeyde, karar verebilme yetisi ve topu yere vurma kabiliyeti olan bir oyuncu. üstüne bir de istikrarlı dış şut sokarsa..............mis.

- dudley ise biraz set kurbanı. nedense dudley'le oynadığımız ikili oyunları dipden çaprazdan oynuyoruz ki dudley'in şut yeri orası değil. dudley tepeden %65-70 civarıyla sokarken köşelerden bu yüzde %35-40'lara düşüyor. bunu görmek lazım.

- domercant'sız takım...işte kritik yerlere gelmeye başladık. bence diyerek bir parantez açayım çünkü parantez david hawkins'in de girmesiyle genişleyecek. bugün david hawkins'in neler yaptığını herkes gördü. bunun kimse için sürpriz olduğunu da düşünmüyorum. hawkins lider karakterde bir oyuncu ve kendisine ihtiyaç duyulduğu anda sorumluluktan kaçmayan biri. bugün 38dk süre almış ve bu sürede 21 şut kullanmış...peki domercant döndüğünde hawkins 21 şut atabilir mi? hawkins 21 şut atmadığında bu kadar sorumluluk almadığında maç sonlarını böyle oynayabilir mi? benim için bu konu soru işareti ve şimdilik öyle kalsın.

çok fazla toparlayamamış olabilirim o yüzden son bölüme geçelim.

pianigiani'yi coach olarak zaten beğenirdim de onun için aklımdaki en büyük soru işareti olan ilk defa başka bir takım yönetme sorunu olmayacak gibi. özellikle hakem kararlarına itiraz edilecek durumlarda bile savunmaya bir şeyler anlatmaya çalışması onun sistemini anlatıyor. savunmayı henüz oturtamadığı ise çok açık.

"ustası" ergin ataman net bir şekilde set, organizasyon, prensiplerden önce bu takıma kazanma alışkanlığını angaje etmeye çalışıyor. bugünkü mücadele, hırs ve istek de bundan kaynaklı. bu mantık çok da doğru. eğer elinizde jamon, shipp, luksa gibi oyuncular varsa organizasyonunuza güvenirsiniz ama elinizde hawkins, domercant ve david hawkins ve big boss hawkins varsa oyuncularınıza güvenirsiniz. bu çok kapalı bir cümle gibi gelebilir ama bu böyle.


4 Ekim 2012 Perşembe

SON ANTONIO ŞANLI SPUR




hikayemiz odur ki yaşanmamış bir hikayedir. ancak bu yaşanmamış hikaye nice yaşanmışlardan daha yaşanmıştır. bu sebeple okuyana şüphesiz büyük etki edecektir. bir daha hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır onun için.

develer tellal iken pireler berber iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken; tarihin orta yerinde antonio ailesi yaşarmış. bu ailedeki hiç bir birey yalan söylemez, haram yemez, porno izlemezmiş. nerede bir mazlum varsa yardımına koşar, önünde ne engel varsa aşar, kendinden çok başkaları için yaşarmış. bir yara gördü mü işer, mantar buldu mu toprağı eşer, birinin sırtı kaşınsa iğrenmez kaşırmış.

rivayet odur çok uzun yıllar süren bir kıtlık çökmüş dünyaya. sular akmaz, buğdaylar başak vermez, gençler ergenliğe giremez olmuş. ne yumurtadan tavuk ne de tavuktan yumurta çıkmış. atlar'ın boyları kısalmış midilli'ye dönmüş. nice beyliğin ocağı sönmüş.

bu kıtlıktan antonio'lular da nasibini almış tabi. tarihin en düzgün en ahlaklı sülalesi antonio'lularda düzensizlik baş göstermiş, bir parça ekmek için millet birbirini öldürecek noktaya gelmiş. antonio'luların şanı kalmaz olmuş. çevre beylikler bunların arkasından "orospu çocukları ya 2 kıtlık geldi hemen kendilerini bozdular" şeklinde konuşmaya başlamışlar.

ne kadar şer varsa beyliği sarmışken bir yiğit çıkmış meydana. adı "SPUR" imiş. yüreği dağlar kadar, şefkati çöller kadar; yılandan korkmaz yalandan korktuğu kadar. yoldan çıkmışları yola davet etmiş, aç olana kendi yememiş elindekini vermiş, halı sahada tek defans olmayı kabul etmiş, allahını seven defansa gelsib dememiş.
antonioluluk felsefesinin son temsilcisi imiş bu yiğit.

ancak ne kadar uğraştıysa da bir türlü kaosa son verememiş bu yiğit. almış sırtına heybesini çıkmış çare bulmak için yola. kuşlardan çare dilenmiş olmamış, dağlara selam vermiş cevap almamış en son yürüyecek hali kalmamış. artık hayatına mal olacak o rivayetin gerçek olup olmadığını test etmeye karar vermiş.

ne imiş o rivayet. şöyle ki kim dünyanın magma'sına inip oradan bir avuç sıvı ateş içerse kıtlık sona erecek dermiş zamanın bir delisi. buna inanan kimse çıkmamış tabi. buna kim inanır kadir inanır esprileri yapılmış bolca. bizim yiğit buraya inmeye, halkı için kendini feda etmeye karar vermiş. durmadan kazmış, indikçe inmiş, yanmış da yanmış. son raddede bir avuç magma ateşini içmiş ve can vermiş. şanı ile can vermiş.

bizim yiğit can verdikten sonra delinin sözü gerçek olmuş. kıtlık sona ermiş, yağmurlar yağmış, buğdaylar başak, ağaçlar meyve vermiş. antonio beyliğindeki düzensizlik son bulmuş, eski yüksek ahlaklı bireylerin yaşadığı hale geri dönmüş. kimin sayesinde; herkes yoldan çıkmışken direnen "SON ANTONIO ŞANLI SPUR" sayesinde.

o zorlu günlerden mirastır işte şimdiki san antonio spurs organizasyonu. mütevaziliğini, efendiliğini koruması bu sağlam kökten gelir.

"hatırla o yiğidi hep eyleme hata
gelmedik buraya biz yata yata
her ne olursa yıkılmaz bu otağ
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim"




*not: muhterem bir hayaletin "son osmanlı yandım ali" den kelime oyunu yaparak bana bir hikaye başlığı paslaması sonucu kaleme alınmıştır. saygılar.


3 Ekim 2012 Çarşamba

euroleague - GRUP C

euroleague başlarken takımlar hakkında bi şeyler karalamaya devam ediyoruz paez'le beraber. paez zaten işin piri de benim için aynı zamanda bi bilgi tazeleme fırsatı yarattığı için iyi oluyor. gezelim görelemdeki bu günkü durağımız euroleague C grubu. caja laboral, anadolu efes, olympiakos ve zalgiris'i ben alırken, milano ve cadevita zagreb'i paez'e pasladım. çok uzatmadan takımlara geçelim madem:

caja laboral

kısalar: thomas heurtel pg , taylor rochestie pg, carlos cabezas pgn /  fabien causeur sg, brad oleson sg/sf fernando san emeterio sg / sf, andrés nocioni sf /pf

uzunlar: nemanja bjelica sf / pf, milko bjelica pf / c, maciej lampe pf / c, unai calbarro c, tibor pleiss c, eduardo hernandez sonseca c (2 haftalık imzalanmış)

geçenlerde sordum paez'e caja laboral sevgimizi gözden geçirelim mi diye, dünyanın en iyi basketbolcusu takımdan ayrıldı diye sevdamızdan vazgeçecek değiliz deko şeklinde cevap verdi (adam teletovic'i dünyanın en iyi basketbolcusu sanıyor ses etmeyin). bu cevabın üzerine bana diyecek söz kalmadı. caja laboral'i destekleyecez yine.

geçen sezondan mirza teletovic nba'e yolcu ettik. brooklyn nets'te neler yapacak yakından takip edecez. pablo prigioni abimiz de new york knicks'in yolunu tuttu, 35 yaşında çaylak olacak oralarda. dikkat çeken isim brose basket'ten gelen genç tibor pleiss.  tecrübeli pg carlos cabezas ve bir dönem galatasaray'da oynayan ama burada tutturamayan taylor rochestie gelenler arasında. ve tabi fabien causeur.

kısalar: prigioni'nin ayrılmasından sonra takımın guard bölgesine yapılan takviyeler göze çarpıyor. fransa ligininden iki ekleme var. biri bizim taylor rochestie geçtiğimi sezonu le mans'da 17 sayı 6 asist ortalamaları tutturmuştu, tabi bu istatistiklere maç başına 35 dakika oynayarak ulaştığını not düşelim. geçen seneki istikrarlı performansını buraya da taşıyabilirse fena bir hamle değil. ilk hafta acb'de 3/3 üçlük ve 3/6 ikilik isabetiyle oynadı bu yetenekli ama hafiften dengesiz arkadaşımız. diğeri geçtiğimiz sezon erman kunter'in öğrencisi fabien causeur. fransa liginde fena sayılmayacak bi yüzdeyle 16 sayı ortalaması oynamış skorer bir kardeşimiz. nası bi rolü olacak takımda merak ediyorum, izleyip görmek lazım. carlos cabezas yıllardır piyasada. ismini duyunca hep bi antipatik gelse de iyi bi görev adamıdır. 2011-2012 sezonu başında bana caja laboral sevgisini tavan yaptıran üçlüden huertas ayrılmış yerine genç heurtel gelmişti. isimler de benziyor sayılırdı :( 4 senelik de sözleşme yapılınca kendisine umut bağlamıştım. ancak benim için hayal kırıklığı oldu arkadaş. iyi yapabildiği hiç bi şey yok nerdeyse.



adamım; adı güzel kendi güzel arkadaş fernando san emeterio hakkında bi şeyler söylemem lazım. bana göre geçtiğimiz sezon iyi bir caja laboral için takımın lideri teletovic değil san emeterio olmalıydı. paez itirazlarını yapabilir ancak durum böyle. teletovic'in dominantlığı karşısında hakettiği rolü bulmayan bi san emeterio vardı geçen sene. hem liderliğin bu adam verilmesi lazım, hem de fernando san emeterio'nun sinmiş halinden biraz sıyrılıp direksiyon benim demesi lazım. brad oleson sevdiğimiz bir kardeşimizdir, iyi bir görev adamıdır. vodka-vişne tu tri serisi yaparken nowitzki40 olarak da bilinen bülent kayacan'dan kendisi için bi değerlendirme almıştık. şöyle bi ekran görüntüsü kırpalım http://s16.postimage.org/pnt4b13lx/bradoleson.png 



uzunlar: rotasyona 2.13 lük pivot tibor pleiss eklemesinden bahsettik. doğru bir transfer olarak gözüküyor. pleiss için de caja laboral forması artık sıçrama yapmak için fırsat. bi yandan kendi sınıf atlarken bi yandan caja laboral'in yarasına merhem olmasına umuyorum. geçtiğimiz sezon caja laboral'in temel bir başka sorunu da uzunlarının içerden çok dışardan oynamasıydı. başta teletovic olmak üzere. milko bjelica olsun kardeşi nemanja bjelica olsun hatta lampe olsun. tamam genlerinde hücum basketbolu oynama, şutör takım olma vardır caja laboral organizasyonunun ama bu işi fazla da abartmamak lazım. rollerin paylaşımı ve bununla beraber eldeki isimlerden verim alma problemi ortaya çıkabiliyor. pleiss takıma otutursa bu iş biraz daha dengelenecektir. potayı korur, blok yapar. ayakları çabuktur. ikil oyun oynar.

tabi sezon başı itibariyle büyük sorun uzun rotasyonundaki sakatlıklar. önemli isim lampe ilk lig maçında 2 dakika oynamış sadece.  milko bjelica hazırlık dönemini sakat geçirmiş henüz dönmedi. taze haber en son tibor pleiss da bi hastalık geçirmiş. tam bir kaos hakim var şu an. eduardo hernandez sonseca ile 2 haftalık kontrat muhtemelen bu sebepten yapıldı. nocioni de bu sebepten olsa gerek pf pozisyonunda görev almış acb'de ilk maç. ayın 19'unda zalgiris maçı var. en kötü o zaman kadar uzunların sağlıklı hale gelmesi lazım. 11'indeki oly maçını es geçmemin sebebi top 16'ya kalmak için en kötü 4. olmak gerekiyor. zalgiris bu noktada 4. lük için rakip.

özetle; geçtiğimi sezon top 16'ya bile kalamamıştı bask ekibi. fena başlamadığı sezonda son maçlar sonunda çok ilginç bi şekilde kendini 5. sırada bulmuştu. (aynı grupta fb ülker son maçta yenilse 5. olacakken kazanıp lider bitirmişti grubu yanlış hatırlamıyorsam). 2012-2013 sezonunda daha uzun soluklu kalmalarını umuyorum.  c grubunda 3. veya 4. olarak top 16'ya kalır ancak final 8 yapamaz tahminimi yapayım ve bu bölümü bitireyim.


anadolu efes 

kısalar: kerem tunçeri pg, jordan farmar pg, doğuş balbay pg, jamon gordon pg / sg, sasha vujacic sg / sf, sinan güler sg / sf , birkan batuk sf
uzunlar: dusko savanovic pf, kerem gönlüm pf, gökhan şirin pf, ermal kuqo pf / c , estaban batista ? c , semih erden c , stanko barac c

anadolu efes'i yazdık, konuştuk. paez sezon öncesi değerlendirme yapmış ardından rixos cup özelinde eksilerini artılarını değerlendirmiştik. o yüzden çok fazla ayrıntıya girmeden yazmayı planlıyorum. geçtiğimiz sezon yapılan büyük yatırıma rağmen başarısız bir euroleague sezonu geçirmişti efes. bu sene hala geçen seneki bazı yanlış tercihlerin enkazı kadroda mevcut. bu da takımın yeni patronu oktay mahmuti'yi zorluyor. zaten büyük bütçeleri idare etme gibi bi problemi olan koç bir de takımın mühendisliğini kendi yapma fırsatı bulamadı. ancak tabi güzel bir kadro var elinde. mahmuti de biraz değişmek zorunda biraz. süreç sancılı olacak gibi.

kısalar: takımın guard rotasyonunda kerem-gordon-farmar gibi isimler var. takımın da en güçlü bölgesi. aslında biz bu farmar'la nba'de biraz dalga geçsek de lokavt esnasında geldiği maccabi'de çok iyi performans göstermişti. pek sevmesem de avrupa için önemli bir isim olduğunu inkar etmem. kısa forvet pozisyonu zayıf karın. mahmuti imkanı olsa  sasha vujacic'i 2 metre yanından geçirmez ama ondan da verim almak zorunda bu sene. bi şekilde sistemin içine adapte edilmeli. genç birkan var ama eurolague düzeyinde değil tabi henüz. sinan güler'i bi süredir blog olarak sevmeme kararı aldık. sinan max 15 dk oynayacak ve 15 dakikada inanılmaz bi savunma yapıp 4 top çalarsa başarılı olabilecek bir adam. rolü mutlaka kısıtlı olmalı.

uzunlar: pivot bölgesinde stanko barac mahmuti'nin el mecbur tahammül edeceği isimlerden biri. vujacic gibi ondan da verim almaya çalışacak. ikili oyun oynatmayı sevdiğini bildiğimiz koç'a uygun semih erden var. eurobasket 2013 elemelerinde iyi bir semih gördük. ancak zaten antipatik bir adam olan semih kendini iyice yukarılarda görmesiyle henüz kendini ispat etmeden bi tarafı kalkmış olması antipatikliğini iyice artırıyor. adam olsun, mahmuti'yi üzmesin :( dusko önemli isim ancak kullanabilirsen. 25-30 dk vermen, üzerine oyun çizip maçın içinde kalmasını sağlaman lazım. yoksa kopabiliyor oyundan. batista'nın akıbeti hala belli değil. kerem gönlüm her zamanki profosyonelliği ile katkısını verecektir.



mahmuti sadece savunma koçu olarak anılmak istemese de (geçtiğimiz sezon bir röportajında söylemişti) bilinen en iyi özelliği takımına çok iyi savunma yaptırması olmuştur. en azından sezon başlarken ilk olarak bu özelliği takımın biraz olsun karakterine yerleştirmesi lazım. hazırlık döneminde henüz ikili oyun göremedik. heralde uzmanı olduğu bu konuyu takıma kısa sürede öğretebileceğini umuyor ve önceliği başka şeylere vermiş şimdilik. farmar'ı çok fazla frenlememek lazım keza gordon'u. yoksa bi tempo problemi ortaya çıkacaktır takımda.

kısa geçmeyi planlıyordum ama yazdıkça devamı geldi. özetle; işi kolay değil mahmuti'nin. final 4 lafları geçiyor ama  ihtimal yok ona. final 8 net başarı sayılır.


Olympiacos

kısalar: acie law pg, vasilis spanoulis pg / sg, vangelis mantzaris pg / sg , kostas sloukas pg / sg , dimitris katsivelis pg / sg , martynas gecevicius sg, stratos perperoglou sf, kostas papanikolaou sf

uzunlar: george printezis pf, pero antic pf, kyle hines pf / c, joey dorsey c, dimitris mavroeidis c

2011 2012 sezonunun destan yazarak şampiyon olan takımı. sezon başlarken hiç şans verilmezken müthiş iş çıkardılar, önce final 4'a kaldılar orada da şampiyonanın en baba favorileri barcelona ve cska'yı sırayla yenerek şampiyonluğa ulaştılar. finalde cska'ya karşı son çeyreğe 13 sayı geride girip son saniye basketiyle maçı almışlardı. neyse geçen sezondan sıyrılıp bu seneye gelelim.

efsane koç ivkovic'in bu sene takımın başında olmadığını söyleyerek başlayalım. georgios bartzokas yeni koç. tanımıyoruz pek.. 47 yaşında, 2010 da yunanistan liginde yılın koçu seçilmiş. kadroda temel taşlarda bi değişiklik yok. marko keselj ki zaten pek verim vermiyordu valencia'ya yolcu oldu. pao'dan perperoglu kadroya katıldı. bilbao'dan dimitrios mavroeidis eklemesi geldi.


takımın lideri spanoulis'ten bahsetmeye gerek yok heralde. müthiş bir lider. takımın yarısından fazlası. ikili oyun üstadı, baktı olmuyor şut atıyor, boştaki adamı buluyor. alt üst ediyor rakip savunmayı. acie law pek beğenmesem de bi derinlik katıyor. genç kostas sloukas apdi ipekçi de kendi yarı alanında attığı üçlükle galatasaray taraftarına bir şok yaşatmıştı. ancak o şok yalnızca 30 saniye sürmüştü taraftar için. hep bir ağızdan tezahürata başlayarak bu şokun takımın bünyesine daha fazla tesir etmesine izin vermemişti galatasaray taraftarı. uzatmalarda gecikmeli de olsa gelmişti galibiyet. kostas papanikolaou her işi yapan gillerden bir kısa forvet.


joey dorsey normalde yüz buruşturacağınız adamlardan ama spa onu geçen sene öyle bir kullandı ki tam usta işi. kyle hines nev-i şahsına münhasır fizik yapısı ve oyunuyla özel seyircisi olunacak adamlardan. printezis geçtiğimiz sezonun çıkış yapan oyuncularındandı. eşleşme problemi yaratır, yüzdeli şut sokar. son saniyede spanoulis onu müthiş bulmuş o da el şampiyonluğunu getiren basketi atmıştı. bu sene performansını devam ettirebilecek mi bilinmez. istikrar sorunu var diyorlar arkadaş için. pero antic'le ilgili bi fıkra anlatılır. bir gün antic'in evine kapıcı geliyor. çöp var mıdır diye soruyor. antic vardır istemez diyor kapıyı kapatıyor. ehheh. cıvıtmasak olmazdı zaten.

özetle; son şampiyon olymiakos'ta kadro pek değişmese de ivkovicsizlik olumsuz etki yapacaktır muhakkak. tahmin sallamadan olmaz, işin raconu böyle. final 8 yaparlar. final 4 plase.

zalgiris


kısalar: kalnietis pg, marko popovic pg / sg , adas juskevicius pg / sg , oliver lafayette pg / sg , rimantas kaukenas sg , vytenis lipkevicius sf, tremmell darden sf uzunlar: paulius jankunas sf / pf mindaugas kuzminskas sf /pf, tadas klimavicius pf , mario delas pf , kšištof lavrinovic pf / c , jeff foote c , darjuš lavrinovic c , robertas javtokas c ,

zalgiris'i değerlendirirken ilk olarak yeni haberle başlayalım. kesinlik kazanmadı ama takımın point guard'ı mantas kalnietis lokomotiv kuban yolcusu haberleri var. kalnietis'in gitmesine izin vermek yapılabilecek en anlamsız şeylerden biri olsa gerek. pg mevkinin hakkını tam manasıyla veren bir adam. oyunu iyi okur, takımı oynatır, asist yapar. kalnietis'siz guard rotasyonu problem olur. ben sanmıyorum bu transferin gerçekleşeceğini. bu sene guard mevkiine yapılan takviyeler geçtiğimiz sezonun yarısını efes'te geçiren lafayette ve yaşlı kurt rimantas kaukenas. lafayette fena hamle değil, skor üretir. pek saygıdeğer abimiz kaukenas siena'dan ayrılıp ülkesinin sınırları içine geri dönüş yaptı. sağlıklı kalmayı başarabilirse önemli katkı verecektir. tremmell darden kısa forvet pozisyonuna önemli eklemelerden biri. 




uzun rotasyonunda yine sakatlıkla rebebiyle sıkıntı var. en son klimavicius'un 6 ay parkelerden uzak kalacağı haberi geldi. javtokas'ın da keza sakatlığı mevcutmuş. pivot pozisyonunas 2.13 lük pivot jeff foote alınmış ancak okuduğum kadarıyla işin savunma yönünde fena değil ama hücumu sıkıntı. çaptan düşen bir darjus lavrinovic gerçeği var. kardeşlerden diğeri pf ksistof lavrinovic kilit isim olarak göze çarpıyor. 

özetle; aslında geniş ve iyi sayılabilecek bi kadro olmasına rağmen sakatlıklar can sıkacak gibi zalgiris'te. ayın 19'unda caja laboral deplasmanına gidiyorlar. uzun rotasyonunda sakatlıklar sebebiyle sıkıntı yaşayan, ritim bulması zaman alacak olan caja laboral'i yenerlerse top 16 yolunda iyi iş yapmış olacaklar. bu grupta 4. veya 5. olurlar gibi geliyor.



EA7 milano ve cadevita zagreb için sözü paez'e bırakıyorum:


EA7 emporio Armani Milano

"anadolu efes'in italya şubesi 2 yıldır armani milano. para saçarak ve yanlış staff tercihiyle karşılığını alamadıkları yatırım sonucunda bu sezon daha eli titrek ve mantıklı davrandılar. kurt oyuncu drew nicholas, beklentileri hiç karşılayamayan leon radosevic, sertlik uzmanı mason rocca ve kırılgan mancinelli'yle yolları ayırıp daha dar ama daha kompakt bir kadro kurmuş oldular.

öncelikle takımın en büyük sorunlarından biri olan skoru sürükleyecek isim olarak keith langford'u aldılar. pota altına ise senin keyfine kalmadık ya bourousis diyerek geçen yılın flaş ismi sahnelerin aranan adamı richard hendrix'i aldılar. bu iki önemli eklemenin yanında diğer bir büyük kazanç ise takımın daha sorunsuz şartlarda ve daha belli rollerde oynayacak olmasından dolayı daha iyi takımlarda daha iyi performans sergileyen antonis fotsis, rolünü benimseyen bir loannis bourousis ve takımın gerçek lideri olması beklenen malik hairston'la en azından geçen seneki yabancılıklarını atmış milano izleyebiliriz.

takım rotasyonunda point guard olarak omar cook ve rok stipcevic var. bu ikilinin yetersiz göründüğü yerde ise muhtemelen çift guard gibi de kullanabileceği için böyle bir seçim olmuş keith langford ve gianluca basile var. bu sene hiç izlemediğim için bu rotasyonu nasıl kullandılar bilmiyorum. ancak basketbol zekası üst seviyede omar cook ve basile, basketbol yetenekleri top seviyede langford'la değişik varyasyonlar denenebilir.

takımın 3 numaralı pozisyonunda ise malik hairston var. avrupada bu konuda en iyi oyunculardan biri. david hawkins ekolünden ve austin toros patentli. parkede her şeyi yapabilen bir oyuncu. onun back-up'ında ise italyanların umut bağladıkları bir diğer isim olan alessandro gentile var. burada çok ağır bastıklarını düşünüyorum.

4 numara ise geçen sene tıpkı dusko savanovic gibi avrupa piyasasının en önemli imzalarından birini atan ancak performans olarak yine onun gibi vasat altı kalan antonis fotsis var. şut sokan 4 numara tabirinin kıstas isimlerinden biri. onun yedeğinde ise benim çok beğendiğim ve bu sene daha da ön plana çıkmasını beklediğim nicolo melli var. tertemiz şutu, ince vücuduyla estetik penetreleriyle önemli bir oyuncu olacak melli.

takımın 5 numarası ise bourousis ve handrix'den oluşuyor. bourousis'in sırtı dönük oyunu, potaya yakın atışları; hendrix'in atletizmi, ribaund etkinliği, ikil oyunları oynayabilmesiyle güzel bir rotasyon gibi duruyor. ama bunların hepsi dediğimiz gibi kağıt üstünde.

bakalım scariolo bu sene bu kadroya neler yumurtlatacak. izlemesi keyifli olacaktır orası ayrı."


cedevita zagreb


"cedevita zagreb hırvat basketbolunun euroleague'deki yeni takımı. takımın başına avrupa tarihine geçmiş büyük coachlardan bozidar maljkovic'i getirip üstüne de kendi klasmanlarında fena sayılmayacak ciddiyette bir kadro kurdular. kadro fena değil geçen yıldan en büyük kayıp olarak görünen artık takımda tutamayacakları dontaye draper'ı çıkarsak geçen seneden arayacakları bir şey yok. buna rağmen yine de grubun en zayıf halkası olarak görülüyor.

kadro olarak 1-2 numarayı marques green - vlado ilievski - bracey wright'la geçiyorlar. 3 numarada ise sakatlığı devam eden marko tomas ve luka babiç var. luka babiç ligde predrag suput'u dinlendirme amaçlı 4 numara da oynuyor. tabii bu rotasyonun arasında ise mickael gelabale var. 2-3 rotasyonunda kimi zaman kenardan gelerek 25-30dk civarı süre alacaktır. marko tomas'ın dönmesinden sonra ise ben bracey wright'ın durumunda değişiklikler olacağı kanısındayım.

takımın uzun rotasyonu ise predrag suput, miro bilan, goran suton ve luksa andric var. dikizlediğimiz zaman direkt olarak dış şut atacak yeni nesil şutör pf eksikliği göze çarpıyor. belki döndüğünde marko tomas'ı da belli sürelerde orada oynatabilirler.

oyun planlarına gelirsek;

hücumda potaya yüklenerek, adam eksilterek oyunu açan ve boş şut bulmaya çalışan bir takım. luksa andric'in orada olduğu için p&r'ler falan beklentisine girmeyin öyle oynamıyorlar. hatta luksa'yı bildiğimiz kalın pivot gibi kullanıyorlar. sırtı dönük hücum ettiriyorlar.

- hücumda en iyi oldukları şey marques green oyunda olduğu zamanlar bunu çokça deniyorlar ribaundu aldıktan sonra tek pasla fastbreak denemeleri.

- mickael gelabale'ın hücumda sorumluluk aldığı ve özgürlük tanındığı bir yapı var.

- hücumda perdeler öncelikle kısa oyuncuların screenden çıkmaları üzerine hazırlanmış. çok fazla tepede ikili oyun oynamıyorlar oynasalar da bu green'e oyun hazırlamak için gibi oluyor.

- 4 numaradan çok fazla şut tehdidi yaratmıyorlar daha doğrusu bunu çok fazla denemiyorlar. 4 numara seçimlerine de bakarsak suput ve yokluktan babic oradan asıl beklenti 4 numaraların da perdelerinden faydalanmak.

- savunmada pek işleyen bir çark göremedim. ikili oyunları fena savunmuyorlar ama guard savunmaları facia. genel olarak savunmaları ise pek de iyi değil.

takımda en beğendiğim oyuncu mickael gelabale oldu. andric fena değildi ama takım olarak henüz hazır olmadıklarını düşünüyorum. bracey wright hiç takımla uyumlu değil, marko tomas sakat daha dönmesine çok var. vlado henüz pek süre alamamış durumda.

mickael gelabale takımın en tehlikeli ismi olacaktır. yine marques green'in deliciliği ve şut performansıyla etkili olacaktır. bracey wright henüz takıma uyum sağlamamış ve staff tarafında da pek memnun olduğunu düşünmüyorum.

takıma yeni katılan vlado ilievski :( ve sakatlığı nedeniyle 1 aya kadar daha dönmesi beklenmeyen marko tomas'a ihtiyaç duydukları kesin. 3 numarada şimdilik 2-3 rotasyonunda şimdilik b wright, m gelabale ve babiç'i kullanıyorlar ama marko tomas dönerse orada daha farklı bir şeyler olabilir.

uzunlarda özellikle pivot mevkinde luksa andric ve miro bilan kısmen benzer özellikli oyuncular. bu ikiliye ek olarak bir zamanlar kendisinden çok şey beklenen goran suton da var. miro bilan'ı beğeniyorum fena oyuncu değil."