30 Nisan 2013 Salı

milyonluk eşşekler #guard


geleneksel şanlı spurs oyuncu incelemeleri milyon dolarlık eşşeklerle avrupa taraflarına geliyor. bu seride her pozisyon için yaklaşık 10'ar adet sizlerinde yakından tanıdığı oyuncuyu incelemeye çalışacağız inşallah.

öncelikle geçen seneden farklı olarak bu sene işi transfer sezonu başlamadan yapamaya karar verdik. çünkü geçen sene yazmayı planladığımız birçok oyuncu transfer yaptığı için liste dışı kalmıştı. bu sene bu yüzden daha fazla inceleme ve daha fazla oyuncu göreceğiz. işin ncaa ayağına fritzfassbender sağolsun bir temel attık umarım gerisi yine gelecektir. işin avrupa tarafında ise şimdilik ben, deko ve bülent kayacan kardeşimle giriştik işlere. iş yoğunluğuna göre yine arkadaşlarımızdan yardım isteyebiliriz.

avrupa şimdilik 4 bölüm düşünüyoruz ama 3'e de indirebiliriz. milyon dolarlık eşşekler, vodka-vişne, 300-500 ve kelepir piyasasıyla karşınızda olacağız inşallah. haydi bismillah. başlıyoruz.




zoran planinic

avrupada 2 metreden uzun olup guard olan ender oyuncular varken bunlardan ikisi hep bambaşka bir yerde olacaktır. biri papaloukas diğeri de planinic.

onu tek kelimeyle tanımlamak zorunda kalsam muhtemelen kullanacağım kelime "klas" olurdu. ayak içi plase vuruşlarıyla ünlü ofansif orta saha duruşu var adamda. tempo tutma ve oyunu kurma konusunda sadece bir uzman değil belki de avrupanın en iyisi. savunmada kaçak dövüşmesi ve biraz yumuşak kalması dışında oyun içinde çok fazla handikabı olmayan bir oyuncu. ikili oyunları şiir gibi oynar, gerektiğinde en büyük silahlarından biri olan dış şutunu kullanır gerekirse de kimi oyuna katmak istiyorsa onu bulur.

oyununu ve kariyerini nba'de kazanmış bir oyuncu olarak çok fazla avrupalı. zaten nba'deki yılları için başarı yada başarısızlık kıyası yapmanın zor olduğu isimlerden biri. ama avrupaya döndükten sonra tau ceramica'da kendisini tekrar tüm avrupaya kanıtlarken o 2 sezonluk süreçte final four'da gelen başarısızlık ve fritz'in deyimiyle "ismi zoran olup da bu kadar loser olunmaz" atasözünden yola çıkarak mental açıdan yeterliliği sorunu onun tepedeki yunanlardan neden 1 seviye aşağıda kaldığını gösteriyor.

başarısızlıkla geçen cska serüveni de dahil olmak üzere onun yeteneğine olan güven hiçbir zaman olumsuz değildi. ancak khimki'ye gelene kadar 4 sene üst üste final four oynamış ama başarı kazanamamış bu adam aynı zamanda o takımlarda 1. opsiyon da olmamıştı. khimki de ise 1.adam oydu. önce eurocup kazanıldı daha sonra bu sezon son8'in kapısından dönüldü. ama kapısından dönülen son8 için topu biraz da zoran'a atmak haksızlık sayılmayabilir. liderlik vasıflarını kanıtlaması gerekiyordu ama başaramadı.

neyse biz tekrar konumuza dönersek zoran planinic'in bu yaz khimki'den ayrılması çok büyük sürpriz olmaz. hem khimki'nin maddi durumları hem de zoran'ın yeni bir kontrat kovalaması çok olası. karar anlarında sorumluluk alacak değil tüm sezon boyunca istikrarlı bir oyun şablonu üzerinden hareket edecek sistemli takımlar için çok büyük bir oyuncu. anadolu efes farmar'lı veya farmar'sız onu düşünebilir. hatta belki fb ülker.



aaron jackson

profesyonel kariyerine antalya bşb'de başladıktan sonra bilbao'da harika bir takımla harika 2 sezon geçiren delici guard maskeli all around bir oyun kurucu.

harika bir fiziğe sahip. bunu hem penetrelerinde hem de işin savunma kısmında çokça kullanıyor. kariyerinin ilk 2 yılında daha özgür suç seçimleri yaptıktan sonra son 2 yılda euroleague arenasında bu özelliğini de törpülediğini görüyoruz. bu seneki olay tamamen cska yapısıyla irintili. onun görevi cska'da şut kullanmak değil teodosic'i dinlendirmek veya maçın gidişatı göre oyun şemasını çeşitlendirmek. ancak yine de ben oyunun artık iyiden iyiye olgunlaştığını düşünüyorum.

topa yön vermesi yaratıcılığından ziyade oynanması gereken oyun odaklı bir guard. bu yüzden raydan çıkmadığı müddetçe çok faydalı işler yapabilen bir oyuncu. potaya harika penetre edebiliyor. daha fazla sorumluluk aldığında skorer kimliğini de masaya koyuyor. şut konusunda çok üst düzey demek doğru olmaz. ama doğru şutu kullandığında çok büyük bir tehdit.

farklı oyun tarzlarına göre ön plana çıkan birçok özelliği mevcut. mesela daha fazla tempo basketbolunu seven bir takımda savunma ribaundu aldıktan sonra tüm sahayı geçip sayıya gidebilir. ya da düşük tempoda oynanan bir takım için set hücumlarının yada şut performansının düştüğü dönemlerde üzerine oyun çizilebilecek ve potaya gidişlerinden sayı çıkartılabilecek bir oyuncu. mesela elinizde elit fakat savunması sıkıntılı bir point guard varsa hem onu yedekleyebilir hem de 2 numaradan da süre alabilir. bu sene cska'da bu görevde oynuyor.

tabii bir de bu adamın türkiye sevdası var. geçen sene cska'yla anlaşmasına rağmen son dakikaya kadar tbl'den bir teklif beklediğini duymuştum. antalya'da oynarken türkiye'yi çok sevmiş kerata. şimdi yine bir pazar sabahı ve yarın iş değiştirmesi mümkün olabilir. seneye cska'da papaloukas yerine bir guard transferi daha yapılacaksa orada kalmayabilir aaron. 3. guard olmak yerine çok sevdiği sıcak sulara inebilir.



nick calathes

yunan basketbolunun son kahramanı. son yıllarda kendisini bazı bazı viktor sada, ricky rubio ve yogev ohayon ile çok fazla aynı cümle içinde kullandık. birilerinin şutu riske edilecekse eli titremeye başlayan bu oyuncu tüm bunlara rağmen müthiş oyun zekası ve oyun kurucu yetenekleriyle avrupanın sayılı oyun kurucularından biri.

sezon başı büyük coach evgeniy pashutin'in calathes ve ohayon'lu guard rotasyonu avrupanın en çılgın, en izlenmeye değer rotasyonlarından biri olacaktı taa ki ohayon işi yatana kadar. ama pashutin vazgeçmedi ve litavanya'nın ( ender arslan + kerem tunçeri ) / 2'lik oyuncusu yani kalnietis'i getirerek ağzımıza bir tutam balı çaldı.

nick calathes obradovic'in obasında, diamantidis'in kollarının altında büyüyen bir oyuncu. onu anlatmak için basketbol oynayan profesör asistanı desem saçmalama hakkımı doldurur muyum acaba ajskdjald parkede çok zeki hatta çoğu zaman en zeki oyuncu olduğunu anlıyorsunuz. rakip savunmayı inanılmaz çözümlüyor. nerede ne zaman ne oynanacağını coach olmasa bile o biliyor.

elit bir pick and roll oyuncusu. bu işin en iyilerinden biri. oduna bile pick kurdurup pozisyon yaratabilir. şut konusunda belli sıkıntılarını hepimiz biliyoruz zaten. kendisi dahil şutu kaldırdığı anda hiç kimse ona güvenmiyor. burada birkaç kelam etmek lazım. bu sene bizim maçta da bu handikaptan oldukça faydalanmaya çalıştık ama pashutin çok iyi bir kadro yapılanmasına gitmiş. calathes'in p&r oyunlarını durdurabildikten sonra geriye kalan savunmayı iyiden iyiye kutu gibi kapatıp potayı korumaktır. hatta çoğu zaman calathes'in önüne yardım savunmasından bir duvar örmek. ancak kuban öyle bir takım ve calathes öyle bir pasör ki ( yine burada bunun kuban tarafından çalışılmış bir durum olduğunu da belirtmek lazım ) jimmy baron ve simas jasaitis kariyer sezonlarını yaşadılar ve kuban eurocup'ı kazandı.

calathes için işin savunma yönü daha da özel. uzun boyu ve birer beyne sahip kolları sayesinde çok pis bir savunmacı. topu gıdısından görsün yeter er meydanında açık düşürürcesine hamleyi yapabiliyor. eee özel oyuncu olmak kolay değil. şimdi de bülent'e kulak verelim.

"Amerikadan yetişme Yunan guard. Amerikada neler yaptı beklentiler neydi bilmiyorum ama Pao’da Diamantidis ve Obradovic ile geçirdiği 2-3 yıl onun için çok faydalı oldu. Kazandıkları Eurolig şampiyonluğunda rakip koçlar hep mvpnin Diamantidis olduğunu ama anahtar oyuncunun Calathes olduğundan bahsetmişlerdi. Zaten oradaki performansı ile Kubandan çok yüklü bir kontratı kaptı. Ve bu sezon Eurocupta takımı final oynayacak ve kazanırlarsa mvp seçilme olasılığı var. Takımın en çok süre alan oyuncusu ve şahane istatisklere sahip. Diamantidis yanında pişmek özellikle savunmasına büyük şeyler katmış. Zaten bir guard için çok uzun(1.98) bu boy avantajına saha görüşüde ekleyince ortaya etkili bir oyun kurucu çıkıyor. Ancak hala kötü bir şutör. Genelde savunmanın boşluklarını değerlendirip potaya gidiyor ama bunun yanına etkili bir dış şut istatistiği koyarsa bir seviye daha atlayabilir. Guard olarak top kaybı miktarını da azaltması elzem duruyor."

nick calathes'i almak kolay mı? geçen sene kolaydı. 1m euro'ya alabilirdiniz. bu sene ise o kadaar buy-out ve %50 zamla belki.

duyum: mahmuti hocam her hafta maçını izliyormuş ahsjdkad



bobby brown

euroleague'in tanımlanamayan cismi. sene başı bizim siena'ya atıcı guard adaylarımız arasında yer vermediğimiz, böyle büyük bir gaflete düştüğümüz avrupanın yeni super starı. pullen, corey fisher gibi adaylar içinden hangisi gelse muhtemelen sayı olarak kariyer derecesini yapacaktı ama bobby brown ortaya başka bir ruh ve siena'nın kaderini çizecek performanslar koydu.

tabii siena'nın yıllardır süre gelen, siteminde yer bulan guardların bu kadar ön plana çıkması ve efsaneleşmesi sağlayan büyü de gözlerden kaçmamalı. mcintry, bo ve şimdi de bobby brown. bobby brown belki oyun kurucu meziyetleri açısından çok üst düzey bir oyuncu değil ancak siena gibi topun guardın elinde kalmasını sorun yaratmadığı ve guardın sayı atması gereken bir yapıda bu tip oyuncular bulunmaz nimet. hakeza kendileri açısından da siena öyle.

şimdi gel gelelim bobby brown kime yar olur meselesine. kesinlikle ve kesinlikle pasör uzunları olmayan, kısa rotasyonunda 1e1'de güveneceğiniz bir oyuncusu olmayan takımlara gelmez. daha fazla speacing ve oyuncu yeteneklerini sonuna kadar kullanan takımlara yarayacak bir oyuncu. ve bu sistemde mutlaka ve mutlaka savunma sistemi tıkır tıkır işlemeli çünkü bu tip oyuncuların savunma zaafiyetini başka türlü örtemezsiniz. ben kendilerini 10m euro'ya kurduğum el takımıma almam ancak alana da sesimi çıkarmam.



ricky hickman

kendisinin hikayesini sevdiğim bir abimden dinlemiştim. biraz komik olacak ama kendisi ricky hickman'ı zamanında 3.000 dolara türkiye'ye getirmeyi düşünmemiş bir abimizdir :) hickman almanya'da 3.lig senin 2.lig benim dolanırken onda bu yeteneği görememek biraz abes değil tabii ki. ama onu bulup çıkartan adama da şapka çıkartmak lazım.

legabasket'te pesaro dönemine kadar kimseler ismini bilmiyordu. ancak geçen sene gösterdiği performansla tüm dikkatleri üzerine çekti. muazzam bir yetenek. hiçbir şey yapmıyor gibi yapıp her şeyi yapan bir adam. bobby brown'un aksine oyun kurucu meziyetleri ve oyun görüşü daha etkin bir oyuncu. topa hükmediyor. ikili oyunları muazzam oynuyor, delici özelliği ve gerektiği zaman sorumluluk alması muazzam.

oyun kurucu meziyetlerine biraz girecek olursak saf oyun kurucu dediğimiz tüm oyuncularda olması gereken diğer 4 takım arkadaşını değil rakip 5 oyuncunun hareketlerini de gözleyen bir oyuncu. pas açılarını ve kanallarını çok iyi takip ediyor. bazen sırf bu yüzden top kayıpları yapıyor ama elindeki pasör diplomasını sonuna kadar kullanıyor.

onu farklı kılan özelliklerden birisi de savunması. birkaç arkadaşım bu özelliğini ön plana çıkartmıyor hatta beğenmeyenler de var ama hickman'ın savunmada geri adım attığına ben şahit olmadım. yine onu başka bir yere koyan özelliklerden birisi de kendini geliştirmesi. sürekli bir gelişim halinde hickman. umarım onu tbl'de de izleriz. yaşı 27 ancak kariyer gelişimi göz önüne alınırsa henüz milyonluk kontratları görmemiş bir oyuncu olarak hickman buralara uğrayabilir.



yogev ohayon

nick calathes'in israil şubesi. çok kurnaz ve yaratıcı bir oyuncu. zıpkın gibi potaya yükleniyor, en can alıcı noktada o pası indirebiliyor. savunmada çırpınıyor.

iyi pick and roll oynatıyor üstüne iyi potaya gidiyor. sene başı calathes başlığında da belirttiğimiz gibi olaylı bir kuban macerası oldu. oldu olacak derken maccabi'ye geri döndü. hem maccabi onu affetmeye mecburdu hem de o kariyeri sekteye uğramasın diye dönmek zorunda kaldı. şimdi ohayon'u biraz da bülent'ten dinleyelim.

"İsrailli oyun kurucu İsrail liginde Hapoel ile parlayınca hemen Maccabi tarafından kapıldı ve geçen sene Maccabi'nin Pao ile oynadığı seride yıldızı ciddi şekilde parladı. Skorer bir oyun kurucu değil. Daha çok takımı yöneten bir stili var. Bu sezon başında uzun süre Kubana transfer olacağı söylentileri çıkmıştı ama bir türlü gerçekleşmedi ve Maccabide kaldı. Euroligde fena süreler almıyor ama istikrarını biraz koruması lazım. En büyük gücü saha görüşü. Gerçekten çok iyi bir saha görüşüne sahip, üstüne bir de pas yeteneğini koyunca ortaya özel bir yetenek çıkıyor. Elleri kolları sürekli aktif savunmada. Direkt kendi çalamasa bile rakibi zorlayıp top kaybına ya da zor bir hücuma zorlayabiliyor. Ancak sanki bir seviye üste geçebilmesi için biraz daha potaya bakıp, şutunu biraz daha iyileştirip, hücumunu biraz daha çeşitlendirmesi lazım."

ohayon buraların adamı mı sorusu ise haklı bir soru olurdu. kendisinin henüz milyonluk eşşek olmasına çok var. ancak biraz piyasa sıkıntısı biraz da maccabi'den ayrılabileceği hissiyatıyla kendisine torpil geçtik. o kadar da olsun al 700'e senin olsun :(








marko popovic

hırv-at. bu iğrenç kelime oyunuyla başlayarak seviyeyi yerle bir ettim sanırım. çoğu kişi artık ezbere biliyor. 3'lük sokma specialisti. işin garibi zor üçlükleri boş olandan daha rahat sokması bu ağabeyimizin. izlerken oha o nası üçlük tepkisi verilen marko popovic üçlükleri esasen daha az şaşırılması gerekenlerden. bu sezon çok iyi başlayıp top 16'da ekonomik sıkıntılar sonrası ritmi bozulan zalgiris'te yine çok iyi performanslar sergiledi. normal sezonda efes'e kastı olan eski bir efes'li olarak yakmışlığı var lacivert beyazlı takımı.

10-11 sezonunda eurocup şampiyonu olan kazan'ın parçası ve finalin mvp'si. winner bir karakter. pg oynadığında saf bir oyun kurucu gibi oyunu yönlendirme vasıfları yeterli değil, ancak tamamen mevzudan kopuk da değil tabi. sorumluluk verildiğinde kaçmaz, skoru sırtlama konusunda üstaddır. maçın kısa sayılabilecek bir dönemini domine edip bi anda rüzgarı tek başında değiştirebilir. 2 imkansız üçlük marko popovic için dünyanın en kolay şeyi.

combo guard oynayabilmesi kadro mühendisliği yaparken avantaj. yaş 30'u geçti ama üst düzey performans gösterebileceği min 2 sene var. hem tecrübe güzel şeydir budur perde arkasında haber, ne yaptın apar topar kaçtın ibrahim jaaber. (not: dini sebeplerle sezon ortasında zalgiris'ten ayrıldı avrupa'da basketbol oynamama kararı aldı. ayrılırken oynadığı sürede aldığı ücreti iade etti falan filan eski haber) şairane konuşalım derken alakasız bi yere dalıp batırmak da böyle bi şey. mazur görüle.

piyasa işlerinden çok çakmam lakin 100 kişiye sorduk 5 popüler cevap aldık. en popüleri paez'den geldi. 900k euro +- 100k civarında bir piyasası var. son dönemlerinde iyi para kazanmak isteyecektir. skor yükünü sırtlayacak oyuncu ihtiyacı olan daha baş altı takımlar marko'yu tercih edebilir. marko popovic de güzel, uzun süreli kontrata rahat rahat top kullanabileceği bir ortamda keyfini sürmeyi tercih edebilir.

amerikan eşşeği



















gary neal

ilk pro senesini türkiye'de yaşayıp, yükselip giden kandemir keşiflerinden biri. 2.5 sezondur san antonio spurs formasıyla umulandan üstün bi şekilde katkısını veriyor. atletizminin sıfır olması sebebiyle nba'de işi zor olur diye düşünülürdü lakin hem san antonio spurs sisteminin oyuncuların defolarını mümkün olduğunca örten bi yapıda olması hem de gary neal'ın yaptığı iyi şeyleri hakkaten iyi yapması onu önemli bir rotasyon oyuncusu haline getirdi. çok iyi bir skorer. keskin şutör. 3'lük atışı lap diye gönderir. esas itibari ile sg olmasına rağmen zaman zaman gregg popovich point guard olarak da bolca kullandı kendisini. zayıf yönü savunmasıdır bu götü yere yakın kardeşimizin.

sene sonu sözleşmesi bitiyor. kendisini avrupa'da tekrar izlemek isteriz. tahminim nba'de kalacaktır zira alıştı oraya ve düşük kontratıyla nba'de tutturmuş bir oyuncuyu kadrosuna katmak isteyen takımlar olacaktır(belki tekrar spurs). ancak nba'de 1-1.5 milyondarlık kontrat yerine, avrupa'da benzeri veya biraz daha üstünde bi kontratla aklı çelinebilir. euroleague'de mücadele eden bir takımın da skor yükünü çeker, önemli bir parçası olur.

eşşek sıpası 







walter hodge

kendisi ohayon gibi buraya birilerinin torpiliyle girmiş bir kardeşimizdir. hakkı hakkaniyetle ender arslan'ın maaşını geçmeyecek şekilde ayarlanmalıdır. ama bu seferlik kotaları delelim. yılın en iyi çıkış yapan pop guard'ına bakalım.

yılın en iyi çıkış yapan oyuncularından biri. aslında 3 senedir harika istatistiklerle gerçirdiği gora'da onu bu sene vitrine çıkartan şey eurocup performansı. sadece polonya liginde değil avrupa arenasında da sinmediğini ve mevcut istatistiklerini tekrarlayabileceğini gösterdi. gelecek sene için belki euroleague ama en kötü ciddi bir eurocup takımından kontratı şimdiden garantiledi gibi. zaten gora onu sezon ortası bırakmış olsa şimdi milano'nun guardıydı. bu olumlu mu olumsuz mu onu scariolo'ya bırakmayalım :(

dominant 1 numara tanımına hayli uygun bir oyuncu hodges. hücumda en büyük silahı şutları. şut mekaniği ve topu elinden çıkarma seansı muazzam. ayakları yere sağlam basıyorsa ve doğru şutu seçmişse mevcut yüzdelerine aldanmayın hodges çok iyi şutör. gora'da çok fazla şut seçme imkanı olmadığı olmadığı için ( 1. şut opsiyonu ) bazen yanlış şut tercihlerini görüyoruz.

diğer bir olumlu özelliği ise cesur bir oyun kurucu olması. en zor ve riskli pasları vermekte tereddüt etmiyor. ikili oyun sonraları devrilen oyuncuyu bulabiliyor. topu içeri bir şekilde indirmeyi başarıyor. bu özellik skorer bir oyun kurucu için ekstradan savunulmasını zorlaştırıyor.

ilk adımı çok fazla hızlı değil ama 1e1 yetenekleriyle savunmacısı geçebiliyor. bunun üstüne penetreleri de özellikle topu pick sonrası soluna vurduktan sonra çok güçlü. solak olmasını avantaja çeviriyor.

yine olumlu sayılabilecek bir özellik ise istediği zaman pislik bir savunmacıya dönüşebiliyor olması. oyun içinde pek etliye sütlüye karışmıyor ama adamda bir savunmacı bakışı var. istese yapar yani :(



29 Nisan 2013 Pazartesi

çal keke çal

teksas'ta bir gün geziyordum
gregg popovich çağırdı ginobili gel buraya
buyur hocam
dedi at turnike
eurostep yaparak attım
dedi gönder üçlük
üst üste beş tane attım
dedi çıkar harita
harita ne alaka koç dedim
ısrar etti
işte kardeşim onlarca sakatlığın vücudumda bıraktığı izler var ya
onları çıkardım
koç dedi bunlar ney
hocam üç beş sakatlık anısı
sanki sanırsınız ki psikopatın ALLAH'ı
ama sen de bilirsin ki o üç beş sakatlık anısı
bu efsane kariyerin hatırası

çal keke çal



19 Nisan 2013 Cuma

spurs lakers serisi - karne

82 maçlık uzun ve yorucu normal sezon sona erdi. büyük hayal kırıklıklarıyla sezonu geçiren, playoff potasına zar zor giren, tam girdik derken kobe'nin sakatlığıyla sarsılan los angeles lakers ilk turda san antonio spurs'ün rakibi oldu. bu eşleşmeyle ilgili vakit dar olsa da bi kaç şey karalamakta fayda var diyerek yazıya başladık. kolay gele.

san antonio spurs batı konferansını 2. sırada kapatırken kapanışı biraz kötü yaptı. son 10 maçta 7 mağlubiyet geldi. tabi bu mağlubiyetlerin sebepleri ginobili'nin yokluğu, tony parker'ın sakatlığının etkisini üzerinden atamaması, duncan'ın dinlendirildiği maçlara denk geliyor. bunlar varsa normal karşılanabilir diye düşünülebilir lakin nisan ayındaki ritm kaybı biraz fazla nahoş. makina düzeninde işleyen spurs'ü playoff'ta tekrar göreceğiz umarım ancak lakers serisinin ilk maçını hatta ilk 2 maçını kazanmak şart. yoksa biraz kafalar karışabilir, özgüven kaybı oluşabilir. istemeyiz böyle bi şey.

ilk turda houston eşleşmesini tercih ederdim spurs için. houston pota altına rahatça üstünlük kurulabilirdi, duncan daha az yıpranırdı. şimdi gasol-howard ikilisine karşı işler biraz daha zor. pau gasol uykuda geçirdiği sezonun son bölümünde toparladı. 2 senedir uykuda olsa da ne kadar elit bir uzun olduğunu biliyoruz. dwight howard ile beraber tehlike spurs için. spurs lakers'ın birazdan bahsedeceğim (çoğu kişinin de zaten artık ezbere bildiği) zaaflarını değerlendirip turu geçecektir ancak kobe'siz de olsa lakers'ı tercih etmezdim playoff ilk turunda. tiago splitter demedik hiç. önemli bir sınav olacak bu seri onun için. yazının sonunda formatı bozup, spurs-lakers eşleşmesini yazdıktan sonra, oyuncular sezonu nasıl geçirmiş teker teker değerlendirme niyetim var.

lakers'ın kısa rotasyonundaki sıkıntılar malum. kobe gelecek sezonn ortasına kadar yok. nash sezon sozunu sakat geçirdi. playoff ilk maçına yetişmesi mümkünmüş galiba. steve blake-darius morris-jodie meeks-metta world peace-earl clark. antawn jamison bolca 3 numara oynamak zorunda kaldı sezon içinde.. nash dönmezse steve blake pg pozisyonunda 35-43 dk oynayacak ve onu zannediyorum bu sezon çok az süre alan darius morris veya jodie meeks yedekleyecek. metta world peace lakers bi şeyler yapacaksa kilit adam. özellikle köşe ve çaprazdan üçlük performansının düzeyi lakers'ın spurs'e direnme niyeti varsa önemli. dengesiz, orospu çocuğu bir arkadaşımız :( . nasreddin hoca da sevmez kendisini. steve nash tony parker'ın savunmasında bolca sıkıntı yaşayacaktır. hele bir de tam hazır olmazsa.

hack a dwight; suyunu çıkarmadan, hakkaten katkı alacak şekilde uygulamak lazım. popovich sever bu hack işini. oyunun zevkini bozan pis bi şeydir düşüncesi genel kanaat ama pek katılmıyorum. sadece shaq'a yapıldığında üzülürdüm eskiden. shaq dışında herkese yapılabilir :(

transition savunması ligin en kötü takımı los angeles lakers. san antonio spurs tempoyu yükselten, hızlı gelip erken atış bulmayı seven bir ekip.  tempoyu artırıp lakers'ı abondone etmek mümkün. lakers'ın ikili oyun savunması da evlere şenlik ki san antonio spurs'ün en iyi yaptığı şeylerden biri ikili oyunlar. ribaundlara max düzeyde konsantre olması lazım spurs'ün. eşleşmede spurs'ün en zayıf yanı bu olabilir.

tony parker son sakatlığını dışarda tutarsak harika bi sezon geçirdi. lakers serisinde en azından yüzde 75'i ile oynamasını bekliyoruz. manu ginobili ağabeyimiz nisan ayını sakat geçirmişti ancak normal sezonun son maçı olan minnesota maçında parkelere döndü. belki lakers serisinin başında tam hazır olmayacak ama dönmesi güzel.

tracy mcgrady hamlesine ayrı bir postta güzelleme yapmak lazım esasen, onu trouble'a devredip işin saha içi boyutu hakkında bi kaç şey söyleyeyim. stephen jackson daha güvenilir bir opsiyondu belki. geçtiğimiz sezon okc serisinde ayakta kalmış ve takdir toplamıştı. kendisiyle ilgili güzel anılarımız oldu. ancak bu sezon bolca kişisel hayatında problem yaşadı s jax. gregg pop 3 numara rotasyonunda kawhi leonard'ın yaptığı çıkışa güvendi, 38 üstü dakikaları rahat kaldıracağını gördü ve ginobili'nin sakatlık-formsuzluk durumlarında kritik anlarda tracy mc grady'nin oyun kurucu özelliklerinden faydalanabileceğini düşündüğü için bu riski almış olsa gerek. gelişi bendeki heyecanı direk 2'ye katladı. t mac arkadaş. t mac. hoşgeldin tekrar.



tahiminimizi yapalım; san antonio'nun seriyi 4-1 veya 4-2 kazanacağını düşünüyorum. gerçi hata ettik, bu işin raconunda tek bi şey söylemek var, tedbirli davranalım son kararım 4-2 olsun.

***

şimdi şanlı spurs'ün elemanları nasıl sezon geçirmiş kabaca irdeleyelim, notlarını verelim.



tim duncan: 10

ağabeyimize yine bol bol sevgi, saygı, hürmet ne kadar güzel özellik varsa iletelim. son 5 yılındaki en iyi performansını izletti 36 yaşına rağmen. hücumda yaptıkları bi kenara, savunmada inanılmaz aktif bir performans sergiledi. nice genç-koç yiğidi yere serdi. ödül için bi çok isim geçiyor (marc gasol-noah-tony allen-ibaka vs) ancak bu sezon bu ödülü tim duncan hepsinden fazla haketti. muhtemelen akil adamlar tim'e layık görmeyecek. belki orhan gencebay teslim eder duncan'ın hakkını. en son espn yazarları tercihlerini yapmış ve marc stein dışında duncan'a oy veren çıkmamış. ayıp.


tony parker: 9,5

fransız kardeşimiz nefis bi sezon geçirdi. 12 yıllık nba kariyerinde 2008-2009 sezonundan sonra en yüksek sayı ortalamasını yakaladı (20.3). 2011-2012 sezonundaki kariyer asist ortalamasını 0.1 eksikle devam ettirdi (7.6). saha içi isabet yüzdesi de 2005-2006 sezonundan sonraki en iyi oran %52. malum spurs'ün oyun sistemi parker üzerine kurulu ve parker ne kadar iyiyse sistem o kadar iyi işliyor. hücum performansını yanı sıra oyunun zayıf yanı olan savunma konusunda zaman zaman iyi performanslarını izledik parker'ın.

manu ginobili: 7,5

ginobili'nin sakatlık geçmişi malum. nisan ayına kadar iyi idare etti, ancak talihsiz bir sakatlık yeni kendisini buldu ve 3 hafta parkelerden uzak kaldı. sezon içinde bolca iyi performansını izledik ginobili'nin. ancak mart ayını pek iyi geçirmemişti oyun olarak. şut ritmini bulmada sıkıntı yaşadı, yaptığı top kayıpları sıkıntı oldu takım için. zaten oyunun en zayıf yönü şu top kayıpları. san antonio spurs ginobili'nin yokluğunu normal sezonda telafi edebilecek bi takım ancak iş playoff'a geldi mi ginobili her zaman duncan ve parker'dan sonra bu takımın temel direği. hatta el yakan anlarda parker'dan da kıymetli. sezonun son maçında 12 dk parkede kaldı. lakers serisinin 3. 4. maçına doğru yüzde 60'ını bulsun. ve sağlıklı bi şekilde şampiyonluk yolunda performansını artırarak devam etsin.

kawhi leonard: 8.5

kuvay kardeşimin sezon başı hücumunu geliştirmesi gerektiğinden bolca bahsettik. öğrenmeye açık yapısı ile de bunu yapabileceğine inanıyorduk. nba'e adım atmadan evvel en zayıf noktası olarak gösterilen şutunu çaylak sezonunda nası geliştirdiği malumdu. televizyonunu yeni açanlar için temel özelliklerinden bi bahsedelim; müthiş savıunmacı. ribaundcu. uzun kollarıyla top çalma mahareti yüksektir ki clutch anlarda top çalma yüzdesi de üst seviyede. atlet. köşeden üçlükleri can yakar. müthiş bir takım oyuncusu. ancak bunların üzerine eklemesi lazım diyorduk ki geç de olsa sezon sonuna doğru beklentilerimizi karşıladı. ball handling'i güven verdi. kendi şutunu yarattığını gördük zaman zaman. set hücumunda tepeden içeri penetreleri ile kendi bitirdiği veya uzunu beslediği pozisyonlar oldu. bunlar güzel şeyler. ileriki yıllarda all around, elit bir oyuncu olabileceğinin sinyallerini verdi bu mimiksiz arkadaş. geçtiğimiz sezon batı finalinde danny green pısmış ve tony parker ve ginobili'nin üzerine çok yük binmişti. o dakikalarda onlar kadar olmasa da sorumluluk alabilecek  1 kişi daha eklendi böylece rotasyona. tabi bir de t mac geldi tabi.

danny green: 7.5

önemli rol oyuncularından biri danny green malum. sezonun bir bölümünde ray allen vari bir 3 sayılık performansı sergiledi. kendi standardında sınıfı geçen bir sezon geçirdiğini söyleyebiliriz. kuvay lenırdı yazarken de bahsettik az evvel, geçtiğimiz sezon okc serisinde afallamış ilk 5'teki yerini kaybetmişti. bu noktalarda çok güvenemiyoruz ama 1 sene daha tecrübelenmiş olması nedeniyle daha karakterli bi performans beklemek hakkımız danny green'den.

tiago splitter: 8.5

kızarak başlayalım tekrar. tiago'yu avrupa'da oynadığı dönemden yakından tanıyorduk ve nba'de iş yapabileceğini, potansiyelini biliyorduk. lakin ilk 2 sezonunu boşa harcadı tiago. san antonio spurs gibi nba'e adapte olması en kolay takımda hem de. 2011-2012 sezonunda bunun sinyallerini vermişti ama yeterli seviyede değildi. neyse ki bu sezon gerçek splitter'ı gösterdi bize. beklenen çıkışı nihayet yaptı. matt bonner'da kurtulup splitter-duncan big man'leri ile oynamanın avantajını takım savunmasında gördük. playoff'ta da üst düzey performans gösterirse seneye 8-10 milyon dolar civarı kontratı kapar tiago. şampiyonluk yolunda performansı en kritik parçalardan biri şüphesiz.

nando de colo: 5 | gary neal: 7 | patty mills: 4 | cory joseph: 5.5 |

çaylak sezonunu geçiren de colo'dan daha iyi bi performans bekliyordum açıkçası. sezon boyunca back-up pg pozisyonuna kimin oynayacağı hep sıkıntı oldu. de colo'yu da bu pozisyonda denedi gregg popovich ama istediği verimi tam alamadı. patty mills hele yakaladığı fırsatları hiç değerlendiremedi. "aborijim doğuştan korkum olmaz koğuştan" görselleriyle kendisini gazladığımıza pişman etti. gary neal'a saygılarımızı iletelim. fiziksel dezavantajı bol belki ama skorer oyunu ile yük aldı zaman zaman. bu 4 isim içinde en güvenilir olanı kendisi. koç gregg pop patty-de colo istediğini vermeyince, gary neal'ı sg rotasyonunda daha fazla kullanınca back-up pg pozisyonu için austin toros'tan cory joseph'i çağırdı a takıma. görebildiğimiz kadarıyla diğerlerinden artısı savunması. lakers serisinde rakipte delici bir pg olmadığı için şans bulacağını pek sanmam ama sonraki turda olası denver eşleşmesinde ty lawson'ın savunmasında denenebilir.

matt bonner: 10 | aron baynes: undefined | dejuan blair: 2 | boris diaw: 6 | 

matt bonner'ın normal sezonda çok şükür bu sene süreleri iyice azaldı, rotasyon dışına kaydı. bu sebepten kendisine 10 verdim. az süre alması büyük katkı getiriyor takıma. sezon ortasında avrupa'dan gelen aron baynes'e süre vermedi pek gregg pop. dejuan blair yavaş yavaş bir nefret objesi haline gelmeye başladı bende. seneye kurtulmak ümidiyle. boris diaw rotasyonda önemli bir isimdi ancak tam playoff öncesi sakatlanması moral bozdu. onun dakikaları dejuan blair veya bonner'a eklenecek. ne kadar az zararla atlatabilirsek o kadar iyi.

biraz aceleye gelen bir yazı oldu. maddi, manevi hata varsa affola. daha çok yazıp çizeriz seriyi. şimdilik böyle bir post atmış olayım. bu arada sahi bu yazıları okuyor musunuz lan? bence çok gereksiz okumamak daha iyi. ehhehe.




15 Nisan 2013 Pazartesi

galatasaray mp - fenerbahçe ülker

maça geçmeden öncelikle 2 gün önceye dönmek lazım. bu sene yüksek tempoda hücum eden ve hücum temposunu yüksek tutan, pick and roll oynayabilen her takım fb ülker'e fark atar görüşümüz sabitlendi artık. ancak sezon başına ve kadro yapısına döndüğümüz zaman da fb ülker'in - ki dünde görüldü - en önemli sayı potansiyeli açık alan şansı bulduğunda hızlı gelip bulduğu sayılar. ancak ben artık iyiden iyiye tempolarını düşüren fb ülker'e karşı tempoyu düşürmenin onları sürekli oyunun içinde tutacağını söylemiştim ve mutlaka gaza basmalıyız demiştim. tanju ise bunun uzun vadede doğru bu maç özelinde ise önemsiz olduğunu söylemişti. seyircisiz bile +10 fark atarız demişti. haklı çıktı biz de hakkını verelim.

büyük düşünür ismet badem maçın başında bo mccalebb'in verimsizliğinden bahsederken siena'nın dışarıdan oynayan uzunlarının varlığı sebebiyle bo'nun çok rahat potaya gidebildiğini ve fark yarattığını söyledi. bunu kimden duydu bilmiyorum ama ilk defa duyduğu şeyi doğru bir şekilde aktardı izleyenlerine.

bizde buradan hareketle fenerbahçe ülker'in oyunun hücum tarafındaki ahmaklıklarını ataman'ın nasıl kendi lehine çevirdiğini görelim.

fenerbahçe hücumunun ilk ayağında bo mccalebb'e kaya peker perde kuruyor. bo potaya doğru hareketlendiğinde ise galatasaray switch yapıp kısayı uzunla karşılıyor. ayrıca sadece potayı dikine değil tüm baseline çizgisini dipleri de alacak şekilde kontrol ediyor. o sıra şut atabilecek tek oyuncu kaya peker. kaya'nın ise şutu olmadığı için yapması gereken kendisinde kalan kısa oyuncunun onu takip etmesini sağlayıp low postta yerleşmek. ancak galatasaray burada da adam değiştirip arroyo'yu kanatlara alıp kaya'yı forvete bırakıyor.

bo duvara tosladığında ise top büyük ihtimalle bojan'ın eline kalıyor. burada galatasaray savunması yine aynı şeyi yapıyor ve şut kullanması mümkün olmayan oğuz ve kaya'nın adamlarını bojan'ın üzerine bırakıyor. fenerbahçenin buna cevabı ise potaya doğru zorlamak oluyor.

galatasaray ise işin hücum tarafında sato tarafından tam saha kontrol edilen arroyo'yu olabildiğince pasif kullanıp topu bol bol gezdirip p&r oyunlarıyla fb ülker savunmasının dengesini bozup - fb savunmasının en zayıf karnı - hem köşelerden cenk-marko hemde içeriden dudley ve dong'a iyi pozisyonlar hazırladılar.

fenerbahçe bu handikabı aşmak için önce uzunları daha fazla alçak postta topla buluşturmaya döndü daha sonra da andersen'i oyuna aldı. ancak andersen'le hücumda sadece 1 kez emir'in ikili oyunu sonrası iyi pozisyon bulurken savunmada ise ender'in organizasyonunda galatasaray'ın sanki sürekli 5e4 hücum ediyormuş gibi ekstra paslarla bulduğu basketler savunma dirençlerini iyice düşürdü.

bu defa ertuğrul erdoğan'dan ilkan-andersen değişikliği geldi. ataman'ın buna cevabı ise macvan'ın alçak postta sırtı dönük hücumlarını kullanmak oldu. hücumda transition gelip çizgiye gelmek dışında bir başka bir opsiyon çıkartamayan fb ülker'e galatasaray hücumda sürekli başka modeller ortaya koydu ve bunlardan sayı çıkartamasa bile mutlaka boş şut imkanı buldu. marko'nun köşelerden kaçırdığı boş şutlar bu bölümde farkın kapatılamayacak düzeylere çıkmasını engelledi.

bu defa fenerbahçe bir hamle daha yaptı. oğuz'u kenara alıp andersen'i 5 numara çektiler. direksiyonu ise barış ve emir'e verdiler. hücumda öncelikle kısaların screen çıkışlarını kovalamalarını isteyen coach bu şekilde gs uzunlarının dengesini bozup içeride kalmaya itti. eğer hücum hala şekillenmemişse ise andersen'i tepeye pick'e çıkartıp onun üzerinden emir'le pick and pop oynattılar. bu sayede üst üste 4 hücumdan iyi pozisyon ve 9 sayı çıkarttılar. ( 9-2'lik seri ile farkı 6 sayıya indirdi fb ülker bu bölümde )

burada bir adet parantez ve bu defa övünme cümlesi kurmak istiyorum. "biz bunları kitaplarımızda yazdık" fenerbahçe ülker bu kadroyla iyi bir pota altı savunma takımı olamaz. ancak bu kadronun ve kısalarının en iyi oynayabileceği sistem andersen'in 5 numara oynayacağı sistem olur. siz oğuz'u da batiste'i de kullansanız savunmada ve hücumda belli sıkıntıları yaşıyorsunuz ancak rakiplerinize ters gelecek tek eşleşmeniz andersen'i 5'e kaydırmak olur. ki zaten andersen'in artık 4 oynayacak pek hali de yok. savunmada sıkıntı olur mu? elbet olur. ancak zaten her tempolu takımdan 90 yiyen bir takımsınız. bari atarak kazanmayı deneyin.

fenerbahçe'nin andersen'i 5'e çektiği anlarda düşen farkı korumak için de ataman hemen zone savunmaya döndü. biraz değişik bir zone savunmaydı. macvan'ın andersen'i takip ettiği bu zone denemesinden sonra dong oyuna girince de eşleşmeli bir alan savunması yapıldı. ancak fenerbahçe andersen'in 5 oynadığı bu dönemde hem man to man hem de zone karşı 14 sayı bulurken sayı çıkartamadıkları 3 hücumda da doğru şutu kullandılar.


...................

galatasaray ikinci yarıya jamont fb ülker ise bo'nun hücumları ile girdi. galatasaray jamont'la bu bölümde 3 hücumda hem felaket tercihler hem de potaya bile gidemeyerek rakibe kolay sayı imkanı verdi. ataman ise jamont'ta ısrar etmeyerek belki de maç içi kazandıran ilk hamleyi yaptı. ender-carlos-marko-dudley-dong 5'lisine dönerek doğru hücumları oynamaya başladılar. 34-34'le eşitlenen skoru bir anda 12-0'lık seriyle 46-34'e getirmeyi başardılar. bu 12-0'lık seride ise fenerbahçe savunmasının #2 numaralı zayıf karnı tempo basketbolu buna yol açtı. sert savunma yapmaya başladıkları bir anda önce hücum ribaundları sonra da ender'in frene basmadan potayı rahatsız etmesi bu farkı yarattı.

direksiyonun ender'e geçtiği bölümde galatasaray iyi savunma ve savunma ribaundlarını da sağlam almasıyla o kadar iyi oynadı ki ender'i pek tanımayan kadın basketbol severler huertas'ı barcelona niye bıraktı ki yorumları yapmışlar tribünde. ben ismet badem'in yalancısıyım.

fark 16 sayıya çıktıktan sonra arroyo'nun 2 transitin hücumu var ki ikisinde de kolay basket bulacakken yine avucumuzu yaladık orada maç bitebilirdi. olmadı sonra çeyreğin bitimine 1.40 kala ender ve carlos'un yerlerine cenk ve jamont oyuna dahil oldu. bu değişikliklerle oyunun momentumu bir anda fenerbahçe'ye geçti. 7-0'lık bo mccalebb serisinde jamont önce tuttuğu adama 2 faul yaptı buradan 5 sayı sonra da bo'ya elden topu verip hızlı hücum sayısına neden oldu. burada ataman'ın carlos ve ender ikilisini beraber oyundan alması çok gereksiz oldu. maçın başında 2 faullü olmasına rağmen iyi durumda olan dudley'i oyunda tutan, marko'yu çoğu zaman 3 faulle oynatan coach carlos'un faul problemi ya da ender'in yorulmasından önce takımın ritmine bakmalıydı. çünkü jamont'u oyuna sokmak için onu yanında 2 forvetle oynatmak az kalsın altından kalkılmayacak bir hataya götürüyordu takımı.

son periyot geldiğinde ise galatasaray'da sahne bu kez winner arroyo'daydı. fark her kritik noktaya geldiğinde kaldırdı attı. savunmada ise dong yaptığı 2 blok ve bozduğu şutlarla en az 6-8 sayılık bir katkı yaptı takımına. hücum setlerinden daha çok sinirlerin, winner oyuncuların konuştuğu 4.periyotta galatasaray hep 1 adım önde kalmayı başardı.


.................................

galatasaray dün neleri doğru yaptı?

- galatasaray'ın bugün hücum setlerini pick sonrası 3 ve 4 numaraları bulup dengesi bozulan fb ülker savunmasında boş adamı bulmaya yönelik paslara odaklamıştı. bunun için de hazırlanan en iyi hücum seti carlos-dong pr sonrası çaprazda yüksek postta topla buluşan dudley'in dong'la yaptığı alley-oop'lar göze çarpıyor.

- fenerbahçe ise maçın belli bölümlerinde alevlendiği sıralarda farkı düşürmeyi başardı. bu bölümlerde andersen'i 5 numarada kullanıp emir'le onun p&p'larından sayı buldular. emir'in yönettiği hücumlar dışında ise 3.çeyrek sonu ve 4.çeyrek başında bo'nun sorumluluk almasıyla potayı zorlayarak sayıya gittiler.

- fenerbahçe dün için galatasaray'a birkaç özel önlem almıştı. bunların en temelinde savunma orjinli sato-carlos eşleşmesi vardı. ancak fb ülker hücumda o kadar düzensiz ve kötüydü ki ( hem setlerde hem de setin uygulanışın da ) sato'yu bir türlü istedikleri gibi savunmada kullanamadılar. istedikleri rotasyon kullanımı hiç mümkün olmadı. ne sato'nun savunma ne de bojan'ın hücum performansından faydalanamadılar. doğru 5'i bulamamak dün için onlar adına en büyük handikaptı.

- galatasaray dün toplam p&r oyunlarından 32 sayı çıkartmayı başardı. bu p&r sayılarının 16'sı kısa 16'sı ise uzun oyuncudan geldi. yine bu p&r oyunlarında çoğunlukla min 3 oyuncunun topla yada topun olduğu bölgeyle ilişkisiyle sayıyı buldu galatasaray. direkt olarak alışılagelmiş tutku-luksa p&r sayıları toplamda 12.

- diğer taraftan düşük skorlu ve düşük yüzdeli bu maçta galatasaray "çaba" göstererek hücüm ribaundu + top çalmalarla 13 direkt sayıya ulaştı. bu rakamın fb ülker karşılığı ise 10.

- fenerbahçe ülker'in en büyük alamet-i farikalarından olan hızlı hücum sayıları ve bizim savunmada eksik yakalandığımız hücumlardan fb ülker tamı tamına 14 sayı buldu. biz ise ender'in gaza bastığı bölümde bulduğumuz 2 basketle buradan sadece 4 sayı çıkarttık.

- serbest atış çizgisinden 18, fastbreaklerden 14, ekstra çabalardan 10, bo'nun zorlamalarından 8 sayı çıkartan fb ülker'in sayı kümesini çıkartsak organizasyon dahilinde bulunan sayılar emir-andersen ortaklığından çıkar 9 sayı ve yine aynı bölümde ilkan'ın bulduğu 3 sayı olsa gerek.

................

istatistiklere bakıldığından bu kadar kötü gelişen bir maçta aslında küçük maskeler var. 1.si maç sonu oluşan fark çok cılız. galatasaray eğer bu maçı seyirciyle oynayabilmiş olsa rakibine karşı çok daha organize olan hücumlarıyla min. 20-25 sayı bandında bir fark yakalardı. bu konuda seyircinin karşıyaka taraftarı karşısında onurumuzu kurtardığı! için bir kez daha teşekkür ederiz.

diğer yandan benim maç öncesi aklıma takılan tempo meselesinde tanju haklı çıktı ama olası bir playoff eşleşmesinde dünkü maçlardan kaç tane oynanabilir bilmiyorum. fb ülker'in bu kadar kötü yönetildiği bir derbi daha olur mu benim için soru işareti.

staff demişken ertuğrul erdoğan gerçekten sınıfta kalmakla kalmadı bence geleceğini de çöpe attı bu maçla. iyi yaptığı şeyleri görmeden kör dövüşü oynamak onlara bir şey kazandırmaz.

son olarak engin atsür'e çok geçmiş olsun. fb ülker'de oynarken takımımda istediğim tek adam olan ve sonrasında bizim formamızı da giyen bu müthiş adam umarım en yakın zamanda tekrar formasına kavuşur. playoff'da onu çok arayacağımız ise bir gerçek.

10 Nisan 2013 Çarşamba

real madrid - maccabi tel aviv

stajyer coach da dense, birçok eşleşmede tahtada kaybedecek kadar yetersiz de olsa xavi pasqual'in bir konuda hakkını teslim etmek lazım. o da savunma. yıllardır topa çok fazla baskı yapmadan, daha çok rakibi karşılamaya yönelik uzun ve size'lı bir 5 tercih eden, eksik yakalanmadan, rakibe kolay sayı ve tempoyu artırma imkanı vermeden boyalı alanı iyi savunarak avrupanın son yıllardaki en yüksek galibiyet yüzdesine sahip takımı oldular.

bu savunmayı bu sene bazı sebeplerle esnetmek zorunda kalsalar da ya da öyle tercih etseler de onların geçtiğimiz yıllardaki savunma prensipleri bu sene real madrid ve cska için iyi bir rol model oldu. real madrid tempo basketbolunda, cska ise yarı saha oyunlarında uzun kalmanın birçok faydasından nemalandı. tabii buna ellerinde yüksek basketbol iq'suna sahip yıldızlar ve topu yere vurma sıkıntısı olmayan 2 metreden uzun forvetlerinin yardımlarıyla.

real madrid - maccabi serisinden bahsedecekken olaya barça'dan girdik ama bunları fritz yazmıyorsa bizim yazmamız lazımdı.

real madrid euroleague'de bu sezon tempo basketbolunu her takıma ayrı ayrı hazırlanarak uygulayan ve atmaktan çekinmeyen, koşmaktan bıkmayan bir takım. sergio rodriquez ve sergio llull'un topun üstündeki hakimiyeti ve birbirlerini tamamlayan, kendilerine özgü oynatma becerileri sayesinde istedikleri tempoyu kabul ettirdiklerinde kusursuza yakın bir hücum takımı oluyorlar. 2-3 rotasyonları ise "uzmanlık" alanlarında avrupanın en iyilerine emanet. jaycee carroll gibi hazırlanmış şutlardaki yüzdesi box-out yapmayı düşündürmeyecek kadar katil ruhlu bir şutöre, hem atletik özellikleri hem muazzam oyun bilgisiyle avrupanın en komple kısa forveti rudy fernandez ve üstüne 1e1'den alçak posttan sayı çıkartan, stop jump shotlarıyla uğultu kesen kelly mccarty görünümlü tremmel darden'la hem çok fazla silahı olan ve iyi savunmanın durdurmaya yetmeyeceği oyunculara sahipler. tabi darden euroleague'de oynayamıyor şu an.

uzun rotasyonu ise real madrid'in en büyük handikaplarını belirleyen bölge. takım kurgusuna uygun şekilde 4 ve 5 numarada oynayacak oyuncuların mobilite özelliğine sahip, atletik uzunlar olmasına özen gösteren laso burada oyuncu çeşidini artırmak adına ve klasik 5 numaraları tutmak adına mirza'yı tutması belki de en büyük hataları oldu. "begiç boyunun adamı değil" posu zaten posttan ibaret. hem zayıf hem yetersiz kalıyor. üstüne takımın genel oyun karakteristiğine uymadığı için onu kullanmak için yaptıkları hamleler çoğu zaman onların aleyhine oluyor.

yine sadece begiç özelinde değil marcus da reyes de çoğu zaman boyalı alanda tek başlarına pivot savundukları zaman sıkıntı yaşıyorlar. bunu aşmak adına da real parkede daha uzun ve rakibe daha dar penetre etmeye pek elverişli olmayan, yardım savunmalarının zamanlamasını çok iyi ayarlayabilecekleri bir yerleşimle savunmaya oturuyorlar. bunu yapmalarındaki ana amaç hem defolarını kapatmak hem de ribaundlarda üstünlüğü kurmak. bilmek gerekir ki real madrid'in en büyük alamet-i farikası ribaundu alıp ilk pası temiz bir şekilde topa hükmedecek oyunculara ( rodriquez, llull, rudy ) teslim etmek. burada bir-iki parantez açmak lazım 1.'si real madrid bu "temiz ribaund" işinin avrupada en iyisi durumunda. rakiplere verilen hücum ribaundu sayısında açık ara euroleague'in en iyisi durumundalar ( 7 ) mesela sadece bu istatistikte  maccabi'yle onları karşılaştırdığımızda real'in maccabi'ye oranla maç başı rakiplerine 2.5 daha az hücum ribaundu verdiğini görüyoruz. üstüne diğer tarafa baktığımız da ise real madrid'i hücum ribaundu istatistiğinde de euroleague'in en iyisi olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz. ( 10.3 )

yani real madrid'in bu bireysel hücum gücüne, transition hücum setlerine, yüksek tempolarına ek ikinci şans toplarını da toplayarak şansını artırıyor.

maccabi cephesi ise euroleague top16 gruplarına kötü bir başlangıç yaptıktan sonra dil altını ( fenerbahçe ülker ) alıp yaşama tutundu. david blatt'in tipik akıcı hücum takımı hüviyetine geç de olsa erişmiş olsalar da halen özellikle maç içi istikrar konusunda bazı sorunlar yaşıyorlar. ricky hickman ve yogev ohayon guard rotasyonuyla kalbur üstü bir görüntüye sahipler. 2-3 rotasyonunda ise güvenilir el ve formda oyuncular david logan ve devin smith var. bu 4'lü hem şut performansı hemde hücum zenginliği olarak birbirlerini tamamlayan rakiplerine hız, güç, yaratıcılık gibi özellikleriyle üstünlük sağlayan ve işleyen sistemin ana parçaları olarak göze batıyorlar. ( göze batmaktan daha fazlası tabii ki ) sistemin diğer çarkı ise shawn james. bu sezonun mip ödülünün en büyük adaylarından biri. harika bir fiziği, çok iyi pr bitiriciliğe sahip.

maccabi de real gibi hızlı oynamaya çalışan bir takım. fakat bunu yaparken ana rotasyonunun darlığı ( elit oyuncu sayısı eksikliği ) onları bu seviyede zorlayacaktır. maccabi bu yüzden sezon içinde yapabildiği gibi özellikle kısa rotasyonunda roth, landesberg ve pnini'den rollerine özel bir verim alabilmeli ve eliyahu'yu seride %100'üyle kullanabilmeli.

maccabi'nin bu seviyede yaşayacağı problemlerden rakiplerine yaşatacakları problemlere dönelim. real madrid nasıl yenilir sorusunun cevabı pao ve valencia örnekleriyle mevcut. ya onların en büyük problemleri olan 5 numara savunmasının üstüne gidip olabildiğince tempoyu düşüreceksiniz pao gibi, ya da valencia'nın yaptığı gibi hücumda sürekli olarak perdeleri kullanıp real 4 - 5 numaralarının yerleriyle oynayacak ve en doğru şutu özenle seçeceksiniz. böylelikle real'in savunma ribaundunu kolay almasını engelleyip eğer alırlarsa da  aldıktan sonra sizi eksik yakalama şansına son vereceksiniz. peki maccabi böyle bir takım mı? ilk takıma pek uymuyorlar hatta hiç uymuyorlar. üstüne tempoyu düşürdüklerinde değil yükselttiklerinde etkili olan bir takım maccabi. euroleague'in anadolu efes'le beraber en çok top çalan takımı konumundalar. bu top çalmaları efes'in yaptığı gibi bekleyerek değil bilakis basıp giderek değerlendiren bir takım.

peki ikinci ihtimal? işte burası maccabi'ye uyuyor. özellikle shawn james gibi heyecanlı ve istekli bir uzunla ricky hickman - ohayon ikilisinin sürekli oynayacakları ikili oyunlarının sonunda devin smith ve david logan'ın güvenilir dış şutlarına güvenebilirler. ama sadece s.james yetmez. burada hem back-up pivot darko planinic hem de medley'e iş düşüyor.

sona gelmişken lotomuzu da oynayalım. serinin beklenen kadar kolay geçmeyeceğini düşünüyorum. maccabi'nin madrid'de maç çalabilmesi zor ama ben maccabi'nin seriyi son maça kadar taşıyabileceğini düşünüyorum. her ne kadar euroleague şampiyonluğunda hala en büyük adayım real olsa da.


not: dün deko sağolsun abi darden euroleague'de oynayamıyor diye mesaj attı. yazıyı yazarken hiç aklıma gelmemişti benim hatam olmuş. bu hatadan dolayı siz değerli kıllı heriflerden özür dileriz.

caja ceyli cska moskova da cumburleyli cap cup

son 8'in bir diğer eşleşmesi de cska moskova-caja laboral serisi. ilk maç bu akşam. kadro kalitesi ile euroleague şampiyonluğunun sene başından beri favorilerinden messina'nın cska'sına karşı şanı bazen az bazen çok değişken zan tabak'ın kaha laborali ne yapar, ne yapması lazım, irdeleyelim. daldan dala serbest takılmam da mümkün.

cska moskova'yı elemek için ne yapmak lazım; sorusunu sorarak başlayalım. yöntem olarak da cska moskova'nın bu sezon mağlup olduğu maçlardan hatırladıklarımızı ve maçların box score'larını kullanalım. cska moskova ilk turda barcelona'ya, top 16'da da malaga, real madrid ve anadolu efes'e mağlup olmuş. barcelona, anadolu efes ve real madrid bu galibiyetleri rakibi düşük skorda tutmaya başararak alırken (barca ve efes 60 sayıda tutuyor, real madrid normal sürede 66 sayıda tutuyor uzatmada alıyor maçı), malaga 94 sayı bırakıyor cska potasına. caja laboral'in oyun yapısı cska'yı 65 civarı tutmaya pek uygun değil. hareketli, üçlüklere dayalı tempo seven ve epey savruk bir takım. yani caja laboral cska'ya karşı maç kazanmak istiyorsa iyi hücum etmek zorunda. o üçlükler girmeli yani. nemanja 6/9, fse 3/4, toplamda 15/23 filan atacak.

caja laboral'den başka bir rakip olsa karşısında teodosic'i raydan çıkarma taktiği üzerinde filan durmak gerekirdi, tabi yine yapması lazım caja'nın ama bunu yapabilecek bi oyuncu grubu yok. teodosic'i ritminden uzaklaştırmak için pas kanallarını olabildiğince kapatmak, yerleşik bi savunma uygulamak lazım. en son top elinde patlayacak. ancak bu seride tahminim takımı rahatça yönetecektir teodosic. krstic ve khryapa'dan biri perdeye geldiği an her türlü kanal açılır. ikisi de 2'li oyun oynar. khryapa 4 numaradan oyun kurabilen, sıkıştırma geldiğinde boştakini görebilen nefis bir pasör, dış şutu var. krstic fundamentali yüksek, orta mesafesi olan ve pota altından çok rahatça bitirebilen bir pivot. rotasyonda pek yer bulamasa da zoran erceg'in de nası bi skor tehdidi olduğunu yakından biliyoruz zaten. voronseviç filan fişmekan. yapılacak perdelerle cska için skor bulmak hiç zor olmayacak. caja laboral savunması
yetersiz kalacaktır.


cska işin boyalı alan savunma kısmına gelirsek lampe ciddi tehdit. heurtel ile oynayacağı pick'n roll/pop lar, alçak postta sırtı dönük oyunları filan her türlü numarası var. dominant teyze lampe'nin savunmasında sasha kaun'u tercih etmek daha makul cska adına. zira rakibi faul problemine sokma becerisi yüksek bir adam lampe. kaun'un faul sıkıntısına girmesi krstic'in girmesinden yeğdir. hem de zaten daha iyi savunmacı. messina muhtemelen rakip bize önlem alsın diyerek cool takılmazsa lampe ile kaun'un parkede olduğu dakkaları özel olarak denk getirmeye çalışmaz. işler aleyhte gelişmeye başlarsa belki başvurur. (özel not: murat kosova kaun'un atletizminden bahsetmeyi bırak abi artık. sakatlıklar sonrası o pek kalmadı. ezberini bozman lazım)


sonny weems'in birebirlerinin verimsiz olmasını umacak tabi caja laboral. zira arkadaşın bu konuda pek standardı yok. (ben güvenmiyorum en azından). nocioni, bjelica, lampe ve kısalarla hücum ribaundu kovalamak gerekecek. ancak rakip bir siena, fb ülker değil tabi. krstic, khryapa, kaun + bunlara ribaundlara yardım eden pf fizikli sonny weems ile çok sıkıntı çekmeyecektir bu konuda.

tahminim moskova'daki ilk 2 maçı kazanır cska. gönül caja'dan yana olduğu için de  kıyak geçiyorum ve baskonia'daki serinin 3. maçı caja laboral'e yazıyorum. akıl 3-0 cska diyor, gönül 3-1 e ancak ihtimal veriyor yani özet. yine de maçlar oynanırken apaçilik yapacam tabi.









serinin yıldızı: milos teodosic olur. bolca teodosic neler yaptı öyle artık oldu bu çocuk goygoyu döner. amma ve lakin f4'te o can yakan anlarda yine mental olarak yetmeyebileceğini düşünüyorum. bu seri biraz aldatıcı olacak. final four'da kritik anlarda papaloukas'ın tecrübesine çok ihtiyacı olacak cska'nıın.

caja'da kilit isim: nemanja bjelica. eğer caja laboral maç-maçlar alacaksa nemanja bjelica'nın yüksek performansı şart. sadece üç sayılık performansı da yetmez; yardım savunması - ribaund konsantrasyonu hep önemli.

didier drogba: ne gol attı arkadaş real madrid'e.

8 Nisan 2013 Pazartesi

barca pao - söz bende sever gibiyim

euroleague f8 eşleşmelerinden barcelona-pao mücadelesini değerlendirmek bana düştü. hem bu iki takım sezonun bu bölüme kadar olan kısmını nası geçirmiş değinelim, sonra seride sonuç ne olur ahkamımızı keselim. az goygoy katalım, bebekte 3-4 tur atalım, olmadı bi de sigara yakalım.

barcelona'yı sezon başladıktan bir süre sonra real madrid en iyisi goygoyuna rağmen olası bi final eşleşmesinde favori görüyordum. sebebi özellikle kendi temposuna düşürebildiği her takıma karşı avantajlı olduğunu düşünmemdi. düşük tempo, set hücümunda juan carlos navarro gibi kıldan skor çıkaran (ne demek hiç bilmiyorum şimdi uydurdum) bir oyuncuyla avantajı elinde bulundurur çünkü. gelgelelim, 1. tur + top 16'nın tamamını bu kasvetli, durağan oyun ile geçirmeyi anlamsız gören barcelona temposunu artırdı ve yüksek skorlu bolca maçını izledik. bunu yapmak lazımdı, zira bu kadar yoğun maç takviminde hem juan carlos navarro'yu çok yormak olmazdı hem de gerek yoktu. aksın gitsin takım. navarro'nun da kritik anlarda piyasaya çıkmak gibi bir özelliği olduğu malum zaten. klişedir, f8'lere kadar yatar. sadece arada kritik maçlarda iş görür.

pota altında sezon başı real madrid'den gelen ante tomic'in sezon boyu şahane performansı vardı. henüz vitesi pek artırmayan lorbek ile pota altında 2 büyük adam olarak 1. sınıf bir ikili. ben pek tutmasam da cj wallace (paez'in eleman) 4 numarada iyi bir üç sayı tehdidi. yemen illerinde nathan jawai (razor selam) arkadaşımıza hiç ısınamayacağım heralde. back-up bir uzun olarak sezon başı başka bir ismi tercih etseydi barca kesinlikle daha iyi ederdi. tomic hamlesindeki nokta atışın nazarı sayalım.

tabi en olmayacak şeylerden biri oldu ve pete mickael sezonu kapattı barcada iki hafta evvel. savunmasıyla, tutkal yönüyle, skor katkısıyla ana rotasyonda 25-33 dk'lık yeri olan bir bir isimdi. tremmel darden ile beraber post oyunu en iyi iki 3 numaradan biridir avrupa'da. bu ciddi sıkıntı sonrası avustralyalı g-f joe ingles'a gün doğdu tabi. savunması iyidir, oyun disiplini yüksektir ancak şutuna güvenemem şahsen. belki f8'de pao karşısında sıkıntı pek yaşanmayacak ama pete'in yokluğunun şampiyonluk yolunda yara vermesi muhtemel. çok sevdiğim bir oyun kurucu olan huertas (dön gele kaa laboraline), ve ulu saras imrendirirken, son siena maçındaki performansıyla alex de souza abrines'in ileriki yıllar için oldukça heyecanlandırdığını belirtelim. çok iyi savunmacı ama yeteneksiz barcelona'nın sinan güler'i victor sada'ya da antipatilerimizi iletelim.

tomic ve lorbek'in beraber 27-30'ar dakika oynadığı, juan carlos navarro'nun 25-30 dk oynayıp takımı sırtladığı, düşük tempolu 60-65 yiyen barcelona'yı pao karşısında, olmadı f4'te göreceğimizi tahmin ediyorum. pete mickael'ın yokluğuna ve koç pasqual'e rağmen cska ve real madrid'in önünde görüyorum. tempoyu yükselten takımlara karşı da sezon içinde önemli kazanımlar elde ettiğini not edeyim. elinde 2 silahı birden var.

gelelim yoncalar diyarı panathinakos'a. sezon başı takım küçülürken ve diamantidis hariç sağa sola dağılırken, top 16 bile göremeyebilirler düşüncesi mevcuttu. ancak elinde diamantidis gibi bir lider varsa yanına konya torku'nun 2-3-4-5 rotasyonunu ekle, euroleague'de iş yaptırır. öylesine büyük, yüce bir ağabeyimiz. bir de pao'nun buraları oynama alışkanlığını ekleyince bu vasat kadro ile final8 yaptılar ve şu anda çok net bi şekilde başarılı adletmek mümkün pao'yu.


dimanatidis gibi lider ve ukic gibi tecrübeli ve savunması iyi 2 guard'a, zaman zaman kanatlarda bramos ve macuilis'in eşlik etmesi önemliydi sezon boyu. steph lasme eklentisi sonrası pota altında önemli bi gedik giderilmişti ve çok katkı verdi pao'ya lasme. enerjisi, atletizmi, hücum ribaundu+basketleri ile kilit isimlerden biri pao'da. hücumu kısır kaya peker tsartsaris, nerdeyse sıfır katkı veren baby sofo'ya rağmen, andy panko ile takas edilerek gelen fundamental fukarası james gist ile bu takım son 8 yaptı. diamantidis demiş miydik? bir de ek yapalım ve koç pedoulakis'in hakkını verelim.

pao buraya kadar iyi geldi ama bundan sonrası yok. kanaatim, ilk 2 maçı da sahasında oynama avantajıyla da barcelona panathinakos'a maç vermeyecek ve 3-0 ile ismini f4'e yazdıracaktır. ister yüksek tempo, ister düşük tempo tercih etsin barca, iki türlü de iki takım arasında güç farkı var. kısır hücum gücü olan pao'ya karşı tempoyu yükselterek rakibi çaresiz kılmak da mümkün, düşük tempoda juan carlos navarro'nun zaman zaman huertas ve saras'ın açtığı kilitlerle f4'e antrenman niteliğinde seriyi değerlendirerek bu eşiği geçmek de bir yöntem. belki 2'si birden.

bi kaç değişik, hikaye oluşturan noktaya değinelim;

- olası bi sofoklis schortsanitis ve nathan jawai eşleşmesini parkede görmek biraz korkutabilir
- yıllarca giydiği pao formasına hiç yabancı olmayan sarunas jasikevicius eski takımına karşı.
- başlığa binaen. suç bende sever gibiyim gel benim ol da rahat edeyim güzel şarkıydı

olympiacos - anadolu efes

euroleague'de playoff heyecanı 9 nisan'da başlıyor. dünya basketbolunun en sert, en heyecanlı, en zevkli iki haftasının arefendesindeyiz. euroleague final four'unun büyülü haftasonunun ve heyecan dozajının çoğu zaman oyun olarak değil mental açlık ve tecrübe olarak skora yansımasının tersine euroleague playoff'ları tam bir akıl oyunları, taktik savaşları ve bir çarpışma edasında geçiyor. işin pazarlama ve promosyon kısmında eksik oldukları için nba final serisi kadar dünyada yankı bulmuyor ama euroleague'in en şaşalı 2 haftasına gelmiş durumdayız.

aslında bu sezon euroleague geçtiğimiz birkaç yıla oranla özellikle geçen yıla oranla çok güç kaybetmiş durumda. özellikle bütçelerde yaşanan sıkıntılar sonrası kaliteli birçok oyuncunun nba'i tercih etmesi, büyük coachların inzivaya çekilmesiyle euroleague geçen yılı kalite olarak mumla arar noktada.

euroleague son 8 deyince 2010-2011 sezonun yeri çok ayrıdır. union olimpija'nın jure'yle beraber yazmaya kaldıkları peri masalı bir önceki sezonun partizan'ı olacak mı sorunlarının son bulduğu top16'lardan sonra belki de tarihin en kaliteli top8 oynanmıştı. obradovic'in lacivert takım elbiseliye fırlattığı "basketbolun anayasa" kitapçığı, nick calathes'in günlükleri. diğer tarafta pesiç'in ölmüş bu takım denilen valencia'yı 2 ayda diriltip messina'nın yarım bırakıp kaçtığı real'inin karşısına dikişi ve son ana kadar yıkılmayışı. diğer bir tarafta mrs.jöleli'nin pire'de tarihin en pahalı euroleague kadrolarının birinin karşısında 89-41 kaybetmeleri ve oradan ayağa kalkıp 2 gün sonra pire'yi yakıp seriyi de 3-1 kazanmaları. efsane demek bile yeterli gelmeyebilir.

tabii bu sene için beklentileri bu kadar yükseğe koymaya gerek yok. ancak yine de, umuyorum ki güzel seriler olacaktır. tabii bizler isterdik burada - fenerbahçe ülker de olsun ajhkdlkşadsla şaka lan şaka -

barcelona - pao
real madrid - caja laboral
olympiacos - cska
efes pilsen - khimki

serileri olsun. birbirinden efsane 20 maç izleyelim. bazı hatıralar canlansın, intikamlar alınsın ama olmadı. şimdilik elimizdeki serilerle idare etmesine bakacağız. isterseniz daha fazla uzatmadan anadolu efes - olympiacos serisiyle başlayalım.

olympiacos - anadolu efes

aslında üzerine çok şeyler söylenebilecek bir seri. hem bu sezon hemde geçtiğimiz senelerde birbirleriyle sürekli haşir neşir olan, kah burada efes'in 20'ye bağladığı maçlar, kah oly'nin efes'i yeniyorum sanıp aslında galatasaray'ı yenmiş sayıldığı maçlar olsun çok kez bu iki takımı karşılıklı izledik. özellikle bu sezon oynanan ilk maçta efes'in oly'i harcaması sonra ise oly'nin yavaş yavaş vitesi artırırken tam tersi efes'in top16'yı nefes nefese bitirmesi not edilmesi gereken şeyler.

                                         

bartzokas'ın ajandası

bartzokas açısından çok bilinmeyenli zor bir süreç değil anadolu efes hazırlıkları. onlar için 2 ay önce oynadıkları efes de, top16'da cska ve real'i deviren efes de son 3 maçta kaybeden efes de artı eksi çizelgesinde aynı yerde duruyor. formda ve inanmış da gelseler, formsuz ve dip durumda da gelseler bartzokas'ın planlarının değişeceğini sanmıyorum. ki zaten bartzokas'ın ajandasının 25 nisan tarihinde baldızının nişan merasimi görünüyor. işi abdi ipekçi'de bitirmeyi gözlerine kestirmiş durumdalar.

bildikleri şeylerden başlayalım. anadolu efes'in ağır işleyen hücum planları ömer güvenç'in sızdırmasına gerek kalmayacak kadar bilinen şeyler.

- semih üzerinden oynana ikili oyunlar potadan uzaklaştıkça sayı olma olasılığı dibe vururken top kaybı ihtimali 90'ların enflasyonundan hızlı yükseliyor.

- mola dönüşlerinde hücumları çok büyük sürprize imza atarak sürekli bir şekilde jamon'un post-up'ıyla oynuyorlar. yardım savunması dipten değil diğer taraftan gelirse kolay durdurulabilir bir hücum silahı.

- baraç - semih - kerem gönlüm 3lüsünün post-up oyunu tercih edilebilir bir oyun. 3'ü de bu oyunlarda pek başarılı sayılmazlar. uzunlar kısalara alan yaratacağına 5 numaralara top inmesi oly için tercih edilebilir.

- saha içi yerleşimi konusu önemli. daha fazla kutu gibi ve yardım savunmasına imkan veren bir diziliş ve yüksek bir 5 efes'i durdurur ve hep durdurdu. ama burada özellikle kerem ve sasha oyundayken kerem'in oynattığı pr'lerin başa bela olmaması için 3 numaranın çabuk oyuncu olması şart. perperoglou'na nazaran papanikolaou oyunda kalmalı.

- efes'in önemli hücum silahlarından olan dusko'nun yüzü dönük hücumlarından faul çıkartma ihtimali ve antic'e göre çok çabuk kalması düşünülünce printezis'in faullerden korunması üstüne yine yardım savunmasının işlemesi.

- farmar'ın hücumda sorumluluk almaya yelteneceği anlarda ve tıkanan efes hücumlarında farmar'ı daha fazla kahraman olmaya itip dış şuta mecbur bırakmaya yönelik bir savunma.

gelelim hücuma

- anadolu efes euroleague en iyi top çalan takımı. üstelik bunu yaparken sadece pas kanallarına uzatılan eller değil topun üzerindeki baskı sayesinde de kazanılan toplar var. bunun için hücum temposunu düşük tutup spanoulis oyundayken yerleşimi geniş, spanoulis kenardayken pas mesafelerini kısaltıp post oyunlarını deneyecek hücumlar.

- tempoyu bir nebze düşük tutmak hücumda top kaybı sayısını minimize etmeye yarayacaktır spanoulis oyundayken ve bu sayede efes'in hızlı hücum sayıları engellenmiş olacaktır. bu sırada tam tersi efes'in hücumları tek kişinin eline kaldığı anlarda ise tempoyu birden artırıp ( efes'in cevap vermekte çok zorlandığı bir durum bu ) gerekirse top kaybı riskini de göze alıp vurup geçmeyi deneyecek seriler peşinde koşulmalı.

- tempo meselesi açısından elleri çok rahat çünkü spanoulis mavi değil kırmızı tarafın oyuncusu. onun sadece topa hükmeden yetenekleri değil oyuna hükmeden liderliği ve aklıyla dusko'yu yıpratacak antic - printezis'i besleyecek, bildik p&r oyunları sonrası köşelerden papanikolaou ve perperoglou'na boş şutlar sağlayacak hücum planları spanoulis'e dil ucuyla söylenecek.


                             


oktay mahmuti'nin ajandası

oktay mahmuti yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi bence şu düzenle olympiacos'u yenemeyeceğinin farkında. maç içi istikrarı olmayan ve tempo konusunda standart sapması çok yüksek hücumlarla, defoları çok bariz bilinen savunmayla oly'den en fazla 1 maç çalabilirsiniz.

bu yüzden oktay mahmuti'nin yapması gereken şey var olanı değil varlığı efes için bile önem arz etmeyen silahları bulması. bu nasıl mı olacak?



- mahmuti muhtemelen herkesin beklediği gibi doğuş yada sinan'dan birini özel olarak spanoulis'i tam saha tutması için hazırlayacak. üstüne savunmaya oturduklarında ise box and one yapacaklar. bu savunmayı maç savunma oyuncularının hücum performansı nedeniyle 20dk'larda tutacaktır max. kutunun uzunlarını dusko-kerem, kısalarını ise jamon-kerem/sasha/farmar'dan oluşturup özellikle boyalı alana sızacak olympiacosluları çabuk yakalamanın derdine düşecekler.

- adam adama savunmada ise bu defa spa'nın ikili oyunlarında başka bir savunma düşünülmeli. özellikle yine gönlüm'ü 5 numarada düşünüp kerem'in show-up'da kalması ve 4 el'le beraber spa'yı püskürtmeyi seçebilirler. en azından belli bir bölüm bu taktik -iyi uygulanırsa- oly hücumlarını 2 yada 3 numaranın eline mahkum edebilir.

- üstteki iki savunma modelinde yaşanacak ribaund problemleri içinse çemberlerin biraz daha sertleştirilip topu alakasız bölgeye sürükleme yöntemi uygulanabilir. okumayanları ayıklayacağız.

- oly'nin en tehlikeli hücum silahı olan spanoulis'in ikili oyunlarında kanat bölümlerini nasıl kapatacakları ise şimdilik en büyük soru işaretlerin biri. kaymalar iyi ayarlansa bile ikili oyunu iyi oynadıktan sonra oly her türlü pozisyon üstünlüğü alır. şut gelmese, feyk-penetre, şut kaçsa ribaund avantajı. o yüzden ikili oyunları mümkün olduğunca püskürtme veyahut çabuk pasa izin vermeme üzerine şekillendirmeli.

hücumda ise;

akıllar biraz karışık. iyi pick kuramayan, screen'den sasha'yı bile rahat çıkartamayan, ikili oyunları boyalı bölgenin içinde yapamadıkça sayıya gidemeyen bir takım için hele de son 2-3 maçtır boyalı alanda hem ezilen hem dayak yiyen takım için bazı öneriler var.

- iki uzunu da tepeye çıkartmak real karşısında çok mantıklıydı. keşke denenseydi ama öyle iki uzununuz yoktu :) bunu geçiyoruz hem oly real fizik, atletizminde bir takım değil. o yüzden ikili oyunları mümkünse iki uzunla birlikte daha potaya yakın, çaprazdan pick'leri kullanarak değerlendirmeli.

- sasha vujacic. özel bir parantez. bu seride efes'i var edecek adam. onun şutu ve ona hazırlanan setler hiç bu kadar önem arz etmemişti. şimdi hücumda çok büyük ve olmazsa olmaz bir kapı. onu bu 5 gün boyunca sadece şutlara hazırlamalı.

- dusko'ya mümkün olduğunca topu indirmeyi veyahut yüksek postta onu 1e1'de bırakmak denenmeli. hele antic oyundayken.

- geldik farmar'a. milyon dolarların yeşilini gösterme zamanı.


seri tahmini

açıkçası olympiacos seriyi 3-1 alır bahsine bir karton muratti tone gömmeyi düşünüyorum. "ama basketbol bu yediğimizden fazlasını atarsak bize yeter diye bir şey yok, olamaz da. her şey o kadar hızlı oluyor ki" ahsgjhdkjalsd

evet iki taraf için de kritik detaylar var. oly açısından papanikolaou ve spanoulis tabii ki ayrı bir yerde ama 4 numaraları yine seriye direkt etki edecektir. onlar kusursuz oynarsa yada az kusurlu oynarsa seri max 3-1'de biter.

efes içinse bir şeyleri değiştirip karşıya sürprizler hazırlamak şart. bu doğuş olsa bile. hücumda mutlaka farklı bir şeyler görmeliyiz. topa baskı mı yapacaklar, zone mu, box and one mı? tempoyu artırmaya mı çalışacaklar yoksa doğru şuta kadar pas mı? sorular çok.