31 Ocak 2013 Perşembe

ulm basket ve markoishvili

maça ulm basket iyi başladı. içeriden - harika bir sezon geçiren - john bryant'ı hem ikili oyunlarla hem de alçak post'ta kullanarak başlayan ulm'a karşı savunma anlamında dersine çalışmamış üniversite 1 öğrencisi şaşkınlığında başladık. öncelikle bryant'ın savunmasında suçlu görülen pota altına bok atmadan nerelerde hata yaptık ona bakalım.

- öncelikle emekli ikramiyesini alıp kahvede futbol yorumlayanlardan bile daha vurdum duymaz ve gereksiz yorumlarıyla bizlere basketbolu sevdiren nur germen'i bile haklı çıkartan jamont gordon vardı. savunmanın asıl problemi de burada ortaya çıkıyordu. hem alçak post oyunu olan, hem ikili oyunlar sonrası şut ve devrilme özelliği olan bir pivotu durdurmak iyi bir arka alan savunmasına ihtiyaç duyarsınız. çünkü top sıkıntısız bir şekilde bryant'a inerse o bir şekilde sayıyı bulur. sizin yapmanız gerekense oyuna yön veren oyuncuya baskı yapıp, pas kanallarını kapatıp doğru pası vermelerini engellemek olmalıydı. biz ise dün maça başlayan oyuncularla 1-2-3 no'ların hepsinde kolay geçildik. yani pota altı savunmasının burada fiyaskosu değil aksine dış savunmacıların fiyaskosu mevcut.

- yine pota altı savunmasından hareketle eurocup'da diğer maçlarımıza bakalım. bize sorun çıkartan oyuncular vougioukas, katiç ve bryant. üçünün hiçbir ortak özelliği yok. hepsinin yaptığı farklı ama çok iyi işler var. vou çok iyi bir alçak post bitiricisi, katiç iyi bir orta mesafeye sahip ve bryant ise bunların hepsinden biraz ama vasatın hayli üstünde yapıyor. mesela vou yüksek postta topla buluştuğu zaman verimi yok denecek kadar az, aynı şekilde katiç'in de alçak postta pek bir oyunu yok. siz onların topu istedikleri yerde almalarına izin vermezsiniz veyahut onlar coştuklarında başka yerleri riske edip onları soğutursanız ( ki bunu kızılyıldız maçında ve ilk ulm maçında hatta dünde bir nebze başardık ) savunmaya çözüm getirirsiniz.

- uzun konusunun bir de hücum boyutu var ki burası da pek iştah açıcı değil. bryant coşmak üzerekeyken hem ilk periyot hemde ikinci devre sürekli olarak uzunları alçak postta sırtı dönük hücum etmeye teşvik ettik. dong ve macvan'la bulduğumuz her şans bize özgüven kırılması ve boş dönülmüş hucumlar olarak geri döndü. jamont'un penetreleri de hakeza. bunun yerine bryant'ı daha çok yüksek posta çıkartmaya yönelik hamleleri hiç ama hiç iyi kullanamadık ( dudley'in 5 numara oynaması ve furkan&dong'un pick oyunları ) ee böyle olunca da potaya gitmek dağı delmek kadar zor oluyor.

- mesela maç boyunca 2. periyotun sonu hariç denemeye yeltenmedğimiz bir silah daha vardı. özellikle bryant bizi mahvederken 4 kısalı bir zone savunma denenebilirdi. bu hem bryant'ın etkinliği azaltır hem de hücumda bir türlü yapamadığımız penetrelere daha rahat alan imkanı sağlayacak olan dış şut tehdidimiz artardı. marko'yu 4'e çekip daha şutör bir takım olabilirdik. ki marko bana göre bizim için savunma yapabilen tek elemandı.

neyse madem markoishvili'ye geldik onun hakkında da birkaç kelam edelim. marko'nun en büyük özelliği takım oyuncusu olması. hem hücumda hem de savunmada hemen hemen her şeyi yapabiliyor. belki domercant, vujacic gibi screen üzerinden atmıyor, belki hareketli şutları atamıyor ama pozisyonı aldığında acımasız bir şutör olabiliyor. topla ilişkisi bir guard kadar iyi. mete de yazmıştı bunları top hakimiyeti çok yüksek bir oyuncu ve bu fizik dezavantajına rağmen iyi penetre edebilmesini sağlıyor. doğru şutu arayan ve bulamadığında en doğru adamı bulacak kadar da pasör bir oyuncu. yani alt alta üst üste markoisvili o paralara rağmen çok iyi bir transfer ve çok iyi bir oyuncu.

..........................

benim david hawkins sonrası galatasaray öngörümüpek göremediğimiz bir maç oldu ulm maçı. ben daha çok p&r oynayan ve hatta spanoulis'in oly'si kıvamında daha hareketli ve daha şutör bir takım bekliyordum. markoishvili transferinin de bize gösterdiği en büyük detay olan artık bu takım arroyo'nun takımı ibaresinin biraz onun şut özgürlüğüne evrilmiş haliydi dünkü takım. bana kalırsa ne kızılyıldız ne de ilk ulm maçındaki organizatör arroyo'dan eser yoktu.

burada anlatmak istediğim şey biz artık sezon başındaki her rakibine size üstünlüğü kuran tüm rakiplerini 1e1'leriyle yıpratan ve yıkan takım değiliz. artık hücumda daha fazla akıcı ve daha fazla bitirici opsiyon arayan bir takım olmalıyız.

neyse çok uzattıkça konu dağılacak ama ben sezon başından beri söylediğimiz aforizmayı bir daha tekrar etmek istiyorum. bu takım p&r oynamadıkça ve 4 numaradan şut atamadıkça hep bir şeyleri eksik yapmış olacak. hele şimdiki kadro yapısıyla intihar etmiş olacak.

3 yorum:

  1. 20 gündür post yok. adeta bir peri masalı namıyla bilinen şahıs satın mı aldı blogu.

    YanıtlaSil
  2. maalesef doğru. reddemeyeceğimiz bir teklifi oldu bize. biz de realist düşünüp böyle bir karar verdik. şimdi blog yeniden yapılanma aşamasında.

    YanıtlaSil