13 Kasım 2012 Salı

panorama harem

erdemir - galatasaray



hücumda rakibine göre top paylaşımı yada 1e1'lerin üzerine çalışmalar yapan galatasaray sopot maçında pr bitiriciliği yerine daha çok 1e1'de kurduğu üstünlük üzerinden hücum etmişti. erdemir maçında da bu tekrar dengelendi ama değişmeyen tek şey vardı son maçlardan. o da maçın başında yapılan savunma ve elde edilen skor. bu defa 16-0'la başladık ve bir daha da maçın kontrolünü kaybetmedik. jamont'un kenara geldiği dakikalar hariç savunmada da gardımızı hiç indirmedik.

neticede elde edilen kolay bir galibiyet ve form düzeyi yükselen oyuncu grubu var elimizde bu maçtan geriye kalan.

pınar karşıyaka - fenerbahçe ülker




ismet badem'in gazlamalarıyla "işte basketbol kalitesi" noktasında yanılgıya düşüren, seyircinin bir takıma ansıl olumlu etki edebileceğinin güzel bir örneği olan maç. resmen karşıyaka seyircisi istediği maçı takımına aldırıyor. helal olsun kendilerine. tabii karşıyaka deyince başlanan ufuk sarıca güzellemelerine de diğer yanda dursun.

hatta durmasın açılsın. sene başı karşıyaka analizimizde ufuk sarıca'nın tam saha baskı ve tempo basketbolunun karşıyaka'da tutabileceğini söylemiştik. bunu ahaha biz söyledik demek için değil ufuk sarıca'nın kötü bir coach olduğu gerçeğine dönmek için söylüyorum. takımın 1-5'ini kerem tunçeri - baraç'tan oluşturan adamın bu sistemin efes'te başarılı olacağını düşünmesi onu kötü bir coach yapmaya yeter. diğer tercihlerini hiç sorgulamıyorum bile. madem tam saha pres yapacaktı, tempolu oynayacaktı bu takım neden kerem tunçeri - vlado ilievski. neden bütçenin aslan payı baraç - vujacic'e? diye sormazlar mı adama. işte ben soruyorum. ve ekliyorum ahdsjgjkakda ufuk sarıca hala kötü coach. ama bu takım kendi istese de istemese de izmir'de büyük takımlara kolay kolay maç vermez.

maça gelecek olursa da karşıyaka bobby dixon'ın kontrolünde bulduğu tüm boşluklardan sayıya gitmeyi denedi. set hücumunda ise abdul aminu'nun perde oyunları dışında çok iyi değillerdi. oyunu sanıyorum ki bilerek ve isteyerek geniş alanda oynadılar yardımlardan kurtulmak için ama bu sefer de dış oyuncularının penetre özelliği pek olmadığı için ( diebler - evren -caner ) sürekli olarak dış şuta kaldılar. ve bu şutları felaket bir yüzdeyle attılar 5/25 ama düşünün buna rağmen kazanabildiler.

sebepleri ise o kadar da zor değil. öncelikle en iyi yaptıkları iş olan aminu'yu kullanmaktan hiç çekinmediler. bobby dixon - aminu ikili oyunlarında fenerbahçe savunmasını çoğu zaman tabir-i caizse içinden geçerek çökerttiler. aminu'yla ayak oyunlarında eşleşebilecek bir fener uzunu olmadığı için allah ne verdiyse vurdular fenerbahçe'ye. aminu demişken bu sene başı ligin en iyi transferlerini ( ilk 5 dışı ) jordan theodore - jelinek - kirk penney - jure balazic - big art olarak düşünmüştüm ama aminu'ya net haksızlık etmişim. müthiş bir mobil uzun. ayakları hızlı ve muazzam devriliyor. iyi bir bitirici olması ve orta mesafeden çok temiz şutu olması hücum anlamında harika doneler. savunmada ise pota altı savunmasında çok geri adım atacak bir oyuncu değil. ribaundlarda da hayli etkili. fakat onun övülmesindeki asıl amacım bu özelliklerden ziyade mental açlığı. bu adam kendini geliştirmek için gerekli olan her şeye sahip. coachunun ondan istediği her şeyi inadına başarmak için yapıyor. 3 kere üst üste aynı pick'i koymak için oraya geliyor. topsuz alanda bir an olsun boş durmuyor. sürekli olarak perdesini kullandırıyor takım arkadaşlarına. böyle bir oyuncu işte.

karşıyaka'nın hiç geriye düşmeden bu kadar rahat kazanmalarının diğer bir nedeni de aminu ve seyirci dışında kesinlikle fenerbahçe. yani bu kadar kötü hücum etmek için ne kadar çabaladılar belli değil. pianigiani de mahmuti'nin düştüğü rotasyon hatasına düşünce bir türlü ritm yakalayamadılar. fenerbahçe hücumları demişken avrupanın en iyi arka alan savunmasından birine sahip takımın oyuncularının iyi bir dış savunma yapan rakibe karşı bu kadar kolay sinmesi acayip bir olay. ama daha acayip olanı fenerbahçe'nin sato hariç toplamda 17 ribaund alabilmesi. yani daha acayip istatistik ise fenerbahçe'nin 18 savunma ribaundu alırken karşıyaka'nın 20 hücum ribaundu yapması :@ kaan kural "bu ne abii yeaa" demeden geçelim buraları.

karşıyaka kazandı neticede hakederek de kazandı ama pianigiani'nin kenardaki halleri başka bir şeyler anlatıyor.

anadolu efes - aliağa petkim




"yanii öhheeh be abi" yine kaan kural'dan bir alıntıyla maçı anlatalım. bu şaşırma hali değil aslında sıkılma hali. ulan bu kadar mı kötü bir maç olur...

maç efes'in 4.periyotta 4 sayı önde bulunduğu anda sanki fark 20 ve maç bitmiş havasındaydı. chalmers'ın top benim ağalar durun hele deyip tüm aliağa hücumlarının ağzına, burnuna vermesi haricinde de çok kötü bir maçtı. ama işte maçı izlettiren bir şey vardı o da tu holloway'di.

tu holloway avrupa kariyerinde ilk maçına çıktı. orhan ve shumpert'ın yokluğundan dolayı torin-arnold ikilisinin parkede daha fazla kalması dolayısıyla çok fazla süre alamadı ama yine de ağzımıza bir parmak balı çaldı. tu özel bir oyuncu. liderlik vasıfları olan bir takımı taşıyabilecek zihinsel aşamaya ulaşmış, basketbol yetenekleri tartışılmayacak bir oyuncu. hücumda hemen hemen her şeyi yapabilecek savunmada ise muadillerinin ( corey fisher - j.gibson vs ) sıkça karşılaştığı fiziksel dezavantajları yaşamayacak bir oyuncu.

fakat burak bıyıktay'ın onunla chelmers'ı kullanma şekli ilk kariyer döneminin belirleyici faktörü olacak. dün topun kontrolü hep chelmers da kaldı beraber oynadıkları dönemde. halbuki top tu'da olmalı chelmers daha skorer gibi oynamalı. çünkü chelmers'ın oyun kurucu özellikleri biraz sakat ve karar verme yetisi pek oturmamış. yani 1 numara için yeterli değil. topu eve götürecek pezo...

valencia - caja laboral 

caja laboral'in son 4 maçı şu şekilde. euroleague'de evinde anadolu efes'e 18 sayıdan kaybettiler, deplasmanda ise grubun en zayıf takımı cedevita'ya kaybettiler. acb'de ise geçen hafta bercelona'yı yenip bu hafta deplasmanda valencia'yı 15 sayı geriden gelip devirdiler. ulan bir tane düzgün takımımız olmaz zaten.

maçın tüm gidişatı 3.periyotta değişti. devreye 15 sayı geride giren şanı az kaha 3. periyotta hakemlerin de itelemesiyle faul çizgisini yurt bilerek farkı yavaş yavaş kapattı hatta çeyrek biterken öne bile geçti. yine de takımı beğenmediğimi söylemeliyim. tibor pleiss'in dönüşü ve güzel oyunu tek artı şey olabilir maç hakkında. onun dışında taylor rotchestie'yi yine aradık :( parkede miydi göremedim de :@

samara - donetsk

bu hafta eurocup'da karşılaşacağımız donetsk samara karşısında kötü gidişe dur diyemedi ahgjdskad ama cidden diyemedi :)

donetsk kötü gidiyordan öte kötü oynuyor. doron perkins'in yokluğunda böyle oldular diye düşünmeyin ( sakatlığı varmış ) doron varken de berbat durumdalardı. ellerinde müthiş bir kadro varken vojdan-ramel curry-kaloyan ivanov-darius songaila-d'or fisher'lı kadro galibiyet dahi alamıyor.

oyun kurma işinde o kadar başarısız ve top kaybı yapamaya o kadar müsait bir takım ki vtb'de maç başına min 20 top kaybı yapıyorlar. yani bizim bu hafta yapacağımız topa baskıyla nevrleri dönebilir. tamamen dağılma ihtimali çok yüksek bir takım. sezon başından beri bir türlü takım hüviyetine bürünememişler. herhangi bir maçı geriden gelip kazanma yada ortaya karakter koyma ihtimalleri çok düşük. toplama bir takımdan hallice bile değiller yani.

diğer taraftan samara ise geçen hafta jeremiah massey'i aldılar 6 haftalığına ve chester simmons da atmaya devam ediyor. orada işler şimdilik gıcır.

kuban - enisey

gruptaki diğer rakibimiz kuban ise toparlanma sürecinde. ne kadar tehlikeli bir takım olduklarını söylemeye gerek yok. allah'tan ohayon işi olmadı dediğimiz sıralarda kalnietis'i alarak biraz gıcıklık vermediler değil. iki harika oyun kurucuya ( calathes - kalnietis ) ve 2 büyük şutöre ( simas - baron ) sahipler. pota altında ise ali traore - likhodey ve aleks mariç. kenarda ise pashutin...

neyse maça geçecek olursak enisey maçında ali traore hiç oynamazken calathes ise sadece 10dk süre almış. ama diğer yandan şutörler formda. baron-simas ikilisi 6/10 üçlük atmışlar. ki kendileri için normal bir yüzde. hele kalnietis'in 11 asisti de düşünülünce yavaş yavaş istedikleri oyuna olarak yavaş yavaş istedikleri seviyeye geliyorlar demektir. aleks mariç'i de bu sayede iyi kullanmışlar. keşke ilk hafta onlarla oynasaydık ::

..............

bizimkiler ne yaptı?

scottie reynolds : 20 sayı - 5 rb - 5 tç
luigi datome : 15 sayı - 7 rb
bobby brown : 22 sayı - 4 rb - 9 as
pietro aradori : 13 sayı
reggie hamilton : .... :(
giuseppe poeta : 22 sayı - 3 rb - 2 as - 5 tç ( tanju'nun adamı )

tibor pleiss : 9 sayı - 10 rb
pau ribas : 16 sayı - 3 as
lamont hamilton : 16 sayı - 11 rb
salah mejri : 11 sayı - 7rb
william buford - pavel pumprla : ....... :(
robbie hummel : sonunda oynamaya başladı büyük reyiz. şimdilik 7dk 2 sayı ama burayı dolduracağı günler yakın.
uros tripkovic : 27 sayı - 2 rb - 3 as
corey fisher : 10 sayı - 4 rb - 5 as
zoran dragiç : 8 sayı - 5 rb

adriyatik liginde büyük sıçışlardayız hiç girmeyelim oralara :(

nemanja nedovic : 18 sayı - 5 rb
sergey karasev : 18 sayı - 6 rb ( selam semih )
kyle landry : 5 sayı - 10 rb


1 yorum:

  1. başkan scariolo'yu hala kovmayan milano'yu caja laboral'in altına alma planlarım var. en az bizim caja kadar dengesiz takım milano. pg alacaklarmış arroyo'yu almasalar bari. gs radarında kalsın eleman. legabaskette de venezia'dan 105 sayı yediler. aferin milano'ya. zagreb'e yenilinir mi caja'ya hala kızıyorum anasını satayım. efes yener inş bu hafta milano'yu.

    tu holloway'de iyi basketçi havası net var bu arada :( isim analizimde de ismine tam puan vermiştim ynalış hatırlamıyorsam. pota altına kıvrılışları filan belli etti aslında ufaktan. takip etmek lazım.

    YanıtlaSil