26 Haziran 2012 Salı

nba 2011 2012 sezonu / progresif nasreddin hocalı / konulu #1

nasreddin hoca bir gün göl kenarına gider. bu sefer yalnız değildir, yanında köyün ihtiyar heyetinden gregg popovich ile muhabbet etmektedirler. gregg popovich olay yerine bir kutu yoğurt alarak gelmiştir. nasreddin hoca'nın yoğurdu nereden aldın sorusuna san antonio'da bir süpermarketten aldım diye cevap verir gregg popovich. hoca lafı sokar: "siz nba'de small market takımsınız, süpermarket değil de small bir market olmasın, mesela a101". gregg popovich inceden bir gülümser, yalnız bu ince gülüş gayet nasty bir gülümsemedir. gülümsemesini çok uzattığını farkedince zaman içinde yüzünün kırışmasından korkup gülümsemeyi bırakır ve cevabı yapıştırır: "bak hoca koskoca adamsın, camin var cemaatin var. yakışıyor mu sana böyle laflar sokmak. marketimiz small olabilir ama duncan'ımız var büyük. biz bir aileyiz. birbirimize parayla pulla değil sevgiyle bağlıyız. bu sevginin bizi getirdiği nokta da ortada. kaç senedir spurs artık bitti yeni yapılanmaya gitmesi lazım deniyor ama biz hala zirveye oynuyoruz." nasreddin hoca gregg popovich'e yine bağladın yaşar usta'ya, takılıyoruz işte, yoğurdu aç da yiyelim der. beraber yoğurdu yerler. hoca cevabı yapıştırır "ya tutarsa". bu sefer bu lafın hiç bi şey ifade etmediğini ve tekrara düştüğünü farkedince kendini tek iyi yaptığı iş olan üçlük atma işini yapamamış matt bonner gibi hisseder. bu duygudan uzaklaşmak için gölde biraz yüzmeye karar verir. gregg popovich yaşlı adamsın yeni yoğurt yedin su seni tutar deyince hocanın cevabı "ben alışkınım gregg 3 yaşından veri yüzüyorum" olur. bunun üzerine gregg popovich yapıştırır cevabı "ya tutarsa"

popov reyizin iğrençleştiğine kanaat getiren nasreddin hoca köye doğru yol alır. yolda lebron james'e rastlar. elinde bir yüzük vardır lebron'un. madem evlendin beni niye düğününe çağırmadın diye sitem eder hoca. lebron only god can judge me diye cevap verir. hoca ingilizce bilmemektedir ama bilmediğini belli etmemek için anlamış gibi yapar ve yoluna devam eder, içinden amk artizi diye küfretmeyi de eksik etmez. yolda bir boğaya rastlar. boğa topallayarak gitmektedir. şikagocular köyünden geldiğini anlar. telefonunda hızlı arama tuşunda 8 numaraya kayıtlı kankası şikagocular köyü muhtarı tom tibadu'yu tek bir parmak hareketiyle arayarak geçmiş olsun diler. muhtar tibadu boğa umarım iyileşir de salığına kavuşur, yoksa önümüzdeki seneler çok sıkıntı yaşayacaz diye derdini döker. hoca ya tutarsa diyerek telefonu kapatır. bu anlamsız hareketi üstünde kendisinden iyice nefret etmeye başlayan hoca abdestini tazelemesi gerektiğine kanaat getirir. çeşme başına gider. 

mes üzerinden abdestini alırken, hohohohoho hohohoho hohoho diye bir ses duyar. yakınlarda bir yerlerde noel baba var heralde diye geçirir içinden. ülke iyice batı kültürünün asimilasyonuna uğradı, noel baba da nesiymiş diye söylenirken epey kilolu celtics t shirt ü giyen bir adam belirir çeşmenin arka tarafında. kaan kural'ın ta kendisidir. hoca kaan kural'a bütün gün nba maçı izliyorsun bir kez olsun camiye uğramadın diye sitem eder. kaan kural biraz utanıp sıkılır ama enbiey konuşma huyundan vazgeçmez. 1985 all star smaç yarışmasından açar konuyu. hocanın dinlemeye tahammülü yoktur ve abdestini tazeleyip çeşme başından ayrılır. kaan kural her zamanki gibi sohbetin sonunda "hoşçakalın" ı eksik etmez. yine ya tutarsa'lık bir malzeme çıkmadığı ve cevabı yapıştıramadığı için üzgündür hoca. pep pe pep pe çok üzülüyor şarkısını mırıldana mırıldana camiye gider. namazı kıldırır ve evine döner.

evine geldiğinde misafirliğe stan van gundy ve eşinin geldiğini görür. yine dwight howard'dan şikayet edecek bütün gece diye içinden geçirse de bunu dışarıya yansıtmaz, misafire hürmeten zoraki de olsa gülümsemeye gayret eder. hocanın eşi sofrayı kurar ama sofrada hocanın bir önceki gün aldığı ciğer yoktur. hoca karısında döner "ey hanım ciğer almıştım neden pişirmedin?". hanım dwight howard yedi hoca diye cevap verince, stan van gundy araya girer. tamam howard az ipnelik yapmadı bu sene ama bi sürü parası var neden gelsin sizin ciğeri yesin diye sorar. hoca van gundy'ye hak verir. sermayeyi kediye yüklesen daha mantıklıydı hanım diyerek kızar. tarhana çorbasıi tereyağ, bal, zeytin ile akşam yemeği geçiştirilir. yemek esnasında yağmur bastırır aniden. stan van gundy yağmur başladı daha da şiddetlenmeden ben kaçayım der. allah'ın rahmetinden kaçılır mı gandi diye cevabı yapıştırır hoca. stan van gundy bu altta kalır mı "ben allah'ın rahmetine basmamak için kaçıyorum". hoca, bu benim lafımdı, herkes benim laflarımı aşırıyor diye kendi kendine söylense de üstelemez. misafirini yolcu eder, uyumaya gider.

hocayı bir türlü uyku tutmaz. biraz köyü dolaşayım diye yatağından kalkar. tam evin kapısından çıktığı anda başına geçirmeye çalıştığu kavuğu yer düşer ve çamura bulanır. hocanın eşi tıkırtılara uyanmış ve aşağı inmiştir. hocanın kavuğunu görünce yapıştırır cevabı "iyi tarafından bak hoca ya içinde sen de olsaydın". benim lafımı bana karşı kullanma diye şikayet eder hoca. köy meydanına doğru ilerlerken köyün yeni atanan genç öğretmeni erik spoelstra'ya rastlar. belli ki onu da uyku tutmamış diyerek öğretmen beyle muhabbete başlar, halini hatrını sorar. spoelstra nolsun öğrencilerle uğraşıyoruz, hepsi çok yetenekli çocuklar eğer başarılı olurlarsa ne mutlu bana der. hoca içinden geçenleri şakaya vurur gibi yapıp direk söyler "olurlarsa da sana rağmen olurlar öğretmen bey. bu sene soruları tübitak hazırlıyormuş doğru mu?". hoca kendi sorduğu klişe sorudan nefret eder, cevabı beklemeden iyi geceler deyip köyü dolaşmaya devam eder.



not: cenk erdem beylere selamlar

2 yorum:

  1. nasreddin hoca yaşasaydı jack nicholson gibi san antonio maçlarını en önden seyrederdi.

    YanıtlaSil
  2. cenaze namazını jack nicholson yerine cenaze namazını nasreddin hoca kılsın kullansak cümle yine anlamlı. eksiği yok jack nicholson'dan. bol bol ayar verirdi herkese saha kenarından.

    YanıtlaSil