30 Nisan 2012 Pazartesi

euroleague ödül töreni #1 en iyi çıkış yapan top sektirici

euroleague'de final-four heyecanı yaklaşırken yılın en'leri konulu kompozisyon yarışmamız sonlandı. birinciye vereceğimiz ödül olan tırabıl'ın msn adresini kazanan şahısdan görüntülü konuşma sonrası bir daha haber alınamadığı için ödül törenini kaldırdık. yinede içimizde ukde kalmasın diye bunu yazıya dökmeye karar verdik.

yılın ilk ödülü olan en iyi çıkış yapan top sektirici ödülüyle başlıyoruz.

çıkış deyince akıllar bulanmasın. bir yerden çıktıkları yok. sadece var oldukları yerde tekrar hayat bulan manasında kullanıyoruz bu kelimeyi. fakat sen yine de bu ödüle ha hedo'nun aldığı mip deme.

5) georgios printezis



5 numarada törene cenk akyol sanılarak alınmayan georgios printezis var. 1,5 yıllık bol sıfırlı malaga macerası sonrası geçen yıl play off'lar öncesi tekrar katıldığı olympiacos'ta yıldızların kaçmasına müteakip 4 numarada  gösterdiği performansla resmen yeniden doğuş yaşadı.

takımın spanoulis'le beraber geçen yıldan kalan tecrübeli halkası olan printezis sezon boyunca rakip takımlara yarattığı ters eşleşmeler ve çabuk ayaklarıyla rakip 4 numaraları penetre edip geçebilmesi, dışardan yüzdeli şut sokabilmesiyle ivkoviç ve olympiacos'un elini güçlendirdi ve hafif küllenen kariyerini tekrar toparladı.

4) giorgi shermadini




4 numarada ise birkaç sene öncesinin gelecek vaadeden ama bir türlü yeterli süreleri bulamadığı için artık bench müdavimi olması beklenen fakat andrea trinchieri'nin cantu'sunda durdurulması güç bir pota altı silahı olan giorgi shermadini var.

hızlı ayakları ve ikili oyunları iyi oynayabilmesiyle yaş haddinden emekli olan euroleague oyuncuları  arasında cantu'da parlayan bir yıldız oluverdi. özellikle top16 istatistikleri kendisine kontrat olarak yansır ve gürcü kardeşimiz bunu kaldırabilirse gelecek yılların euroleague'de fark yaratan uzunlarından biri olacağı kesin.

3) demond mallet



murat özyer'in izlediği her euroleague maçı sonrası birazda haklı olarak kurduğu şu cümle ile başlayalım. sokak basketbolcusu dedikleri adam euroleague'i sallıyor, bilinmedi ki kıymetimiz...murat özyer'in bir kış günü muhtemelen acb izlerken badalona'da keşfettiği ve sonraları telekom'a aldırdığı an itibariyle 34 yaşında olan demond mallet'ten bahsediyoruz.

sezon başı tıpkı galatasaray gibi elemelerden gelerek euroleague bileti alan spirou charleroi'yi hem elemelerde hem de gruplarda tek başına taşıyan khalid el-amin vari bir performans ortaya koyan bu ihtiyar delikanlı gösterdiği performansın mükafatını maccabi'ye transfer olarak almayı da başardı. gerçi maccabi kariyeri de an itibariyle bitmiş ve tekrar spirou cephesine dönmüş bulunsa da bu transfer hareketliliği onun ne denli önemli bir iş başardığını gösteriyor.

zirveye yaklaştıkça biliyorum heyecanınız artmıyor ama bunun sorumlusu ben değilim. gerçekten şu an spot ışıklarının altında bu ödül töreninin yapılmasını ben istemez miydim sanıyorsunuz. fakat tırabıl'a söz geçirmek o kadar da kolay değil.


2) kostas vasiliadis



işte 2 numara. kostas vasiliadis. yunan coach katsikaris'in yanında bilbao basket'e geldiğinde bu performansı göstereceğini kendisi bile tahmin edememiş olabilir. tamamen toplama bir takım gibi görülen bilbao'da marko banic'le beraber forvet rotasyonunu ihya etmişlerdir. oyun tarzı olarak belli bir standardı olan ve içeriden oynamayı seven marko banic'in tam tersi olarak dışarıdan oynamayı seven ve patlayıcılığıyla fark yaratan bir oyuncu vasiliadis.

bu sezon da bu çok dalgalı performansından ezgiler sundu bize. sezon boyunca tam 6 defa %50 ve üzeri üçlük isabetiyle oynayıp tam 7 defa +15 sayıya ulaştı. diğer yandan birçok maçta da eksi verimlilik puanıyla oynadığını söylemek lazım. belki bilbao'nun çarkını döndüren ana dişlilerden biri değil ama bilbao'nun maçlar kazanması sağlayan ve sorumluluk alıp takımını sürükleyebilen bir x-faktör.

işte geldik yavaştan günün sonuna. birazdan belki ibrahim erkal, mustafa sandal ve ayna çıkıp performanslarını sergilemeyecekler ama olsun. hayatımıza kral tv video müzik ödülleri adı altında giren ve hepimizin zamanın star gazetesini alıp birer favori belirlediği günlerdeki gibi insanın içinde hep ödül dağıtma ve o magazinsel geceyi yaşama hissiyatı var. ya da sadece ben de var. işte yılın en çok kontrat artırması beklenen oyuncusu.

1) vladimir micov




sanırım yine kimseye beğendiremedik. micov kimdir diye soran olmadığına göre neden shermadini ya da mallet değil diye soranlara cevap gelsin. mallet'e belki murat özyer harici kimse bu kadar güvenmedi ama spirou gibi bir takımda mallet'in parlamaması çok zor. takım tamamen onun üzerine kurulmuş, şut konusunda gayet özgür yani tam o tarz oyuncunun isteyebileceği bir takım. shermadini ise her şeye rağmen hem yaşı hemde beklenti bazında daha olumlu bakılabilecek bir oyuncuydu.

vladimir micov ise çokları için tamamen piyango oldu. cantu takımının bu sezon top16 oynaması hatta son8'in kapısından dönmesi, bu sene ligin 4 kocabaşı olarak tabir ettiğimiz gs, kazan, bilbao ve cantu takımlarından biri olmasının en önemli sebeplerinden biri.

micov'un en önemli özelliği all around bir oyuncu olması. oyunun her iki alanında bir çok istatistik hanesinde hep onun adını görebiliyoruz. takımının sayı lideri olmasının yanında yüksek üçlük yüzdesi %40, bir kısa oyuncu için oldukça yeterli ribaund katkısı el 4,1 bunun yanında asistleri ve takımın top çalma lideri.

bir çok özelliğiyle sato, david hawkins, bootsy thornton hatta jamon gordon'u andırıyor bir yanıyla ise valencia performansıyla kabuğunu kırmış vatandaşı dusko savanovic'i. gelecek yıllar onun kariyeri için dusko'yla benzerlikler taşıyacak mı bekleyip görmek lazım. ama micov bu sezon yaptıklarıyla bunu hakettiğini gösterdi.


jüri özel ödülü: jamon lucas gordon



bloga zaten çok soru gelmiyor ama olsun biz sanki soru geliyormuşcasına jamon gordon neden listede değil de sikimsonik; kazanamadınız ama biz bir tarafımızdan ödül çıkarttık onu da mansiyon niyetine size layık gördük ödülünü veriyorsunuz diyen olur niyetine yazıyorum bu satırları aceto mungan gibi.

jamon gordon çıkış yaptı, kariyerini tekrar kurtardı demek onun geçen yıl papaloukas, teodosic ve spanoulis'li rotasyonda aldığı 20dk sürelere ayıp edecekti de o yüzden. yani kesinlikle resimle bir alakası yok. yinede gülmek isteyenler acımasınlar vursunlar dibine.

euroleague normal sezon ödülleri devam edecek. lütfen bizden ayrılmayınız eğer ayrılırsanız da ayrıldığınız kısımlarda nba değil spurs izleyiniz.

GİF GÜZELDİR


Şanlı Spurs'ümüz dün akşam tsi 20 de başlayan maçta, playoff ilk turu ilk maçında utah jazz'ı 106-91 yenerek seride 1-0 öne geçti. oldukça keyifli bi maçtı. at&t center'da büyük coşku vardı, taraftar inanmış. işin şov yönünü de eksik etmeyen bi san antonio'nun sahada olması taraftarın coşmasında bi faktördü şüphesiz. başrollerinde ginobili, duncan ve parker'ın olduğu müthiş asistler, smaçlar, turnikeler... gif'leri paylaşalım:


   

    

   

    

    

     




not: gifler uzun süredir takıldığım, spurstalk forumundan bulunmuştur. paylaşanların ellerine sağlık.
not 2 : bu kadar gifin aynı anda yayınlanması biraz internetinizi kasabilir, yeri de gelmişken ttnet'e küfredelim.






29 Nisan 2012 Pazar

NORMAL SEZON NASIL GEÇTİ?



2011-2012 nba normal sezonu kısa bi süre evvel bitti ve playoff lar oynanmaya başlandı. batıyı geçen sezon olduğu gibi 1. bitiren şanlı spurs'ümüzün (66 maçlık kısa sezonda 50 galibiyet) rakibi utah jazz oldu. bu seri başlamadan evvel sezonun spurs adına nası geçtiğine dair bi yazı yazmak lazım dedik ve bunu kendime görev bilerek, niyet ettim ne olmuş ne bitmiş yazmaya, uydum hazır olan james harden'a.


sezona içeride kazanan dışarıda ise kaybeden bi profilde başladı spurs. bu deplasman performansı yüzünden, kırılgan bi takım izleyeceğimize dair ufaktan tırstığımı hatırlıyorum. lakin boşuna tırsmışım. zaten az tırsmıştım. cümle içinde bir kez daha tırsmak kelimesini kullanırsam beni vurun. çünkü bi spurs'lüye bu kelimeyi kullanmak yakışmaz. koçun gregg popovich'se eğer rahat olman gerek. ginobili-duncan-parker jenerasyonunun etinden sütünden ve yumurtasından mükemmel yararlanan gregg hocam şüphesiz bir dahi. ellerinden öperim.

sezona çok iyi başlayan ginobili'nin sakatlanması en üzüldüğüm şeydi heralde. gerçi üzülecek çok az şeyin olduğu bi sezon geçti. ama işte bir kaç yıldır talihsiz sakatlıklarla sağlıklı kalmaya bir türlü başaramayan ginobili'yi izleyemeyecek olmak büyük hüzündü. neyse ki rodeo tripin (deplasman turu) ortasına doğru geri döndü manu ve zaman içinde eski formunu yakaladı. dakikalarını da çok iyi ayarladı gregg popovich. playoff a sapasağlam giriyor. ben böyle dedim ya kesin başına bi şey gelir amınakoyim.

ginobili'nin sezon başında sakatlanmasını bir de kawhi leonard açısından değerlendirmek gerek. sene başında performansını en çok merak ettiğim adam'dı kuvay. çaylak sezonunu geçirecek eleman hakkında olumlu şeyler okuyorduk. savunmadaki gareti, enerjisi, atletizmi övülüyordu. nitekim tüm bu özelliklerine şahit olduk sezon boyunca. manu'nun sakatlığı sonrası ilk 5 oynatmaya başladı süreleri arttı. takıma uyumu hızlandı. manu'nun sakatlanmasını böyle bir avantajı olduğunu söylemek mümkün. şut performansı açısından hakkında pek iyi konuşulmuyordu ama o yönünü de geliştirdi. yakında benim has elemanlarımdan biri olacak gibi. ismi güzel, tipi psikopat daha ne olsun.

sözü artık tim duncan'a getirmek gerek. geçtiğimiz günlerde 36 yaşına giren, nba tarihinin en iyi 4 numarası bu abimize duyduğumuz saygının derecesi yok. yine iyi bir sezon geçirdi, sezonun 2. bölümünde zaman zaman winner performanslarını görmek ayrı sevindirdi. bu noktada spurs'ün uzun rotasyonuna değinmek lazım. koç gregg popovich'in takıma oynattığı oyunu paez bi süre evvel kaleme almıştı. 2010 sonrası yavaş yavaş değişmeye başlayan basketbol anlayışı bu sezon zirve noktaya ulaştı. hızlı hücum, çabuk şut, boştaki adamı hemen bulma üzerine kurulu hücum basketbolu. bu noktada tiago splitter'la tim duncan'ı birlikte oynatmayı pek düşünmedi koç rastladığım kadarıyla. devamlı 2 sinden birini tercih etti. şahsen bir de bu ikilinin beraber oynadığı periyotlar olan bi oyun tarzının da çalışılmasını isterdim normal sezonda. tiago splitter, dejuan blair a göre çok daha iyi bir savunmacı. duncan'ın hala bi standardı var. dolayısıyla geçen sezon memphis serisinde olduğu gibi uzunlarıyla problem yaratacak takımlara karşı (memphis,lakers hatta ilk turdaki rakip utah) splitter-duncan ikilisinin oynadığı nispeten daha temposuz ama daha sağlam bi oyunun çalışılması ileride lazım olabilirdi. tabi gregg hocamın hikmetinden sual olunmaz. bir bildiği vardır. tiago'nun da bu sezon bir gelişme kaydettiğini belirtelim. nba'e çok daha alışmış bir görüntüde. avrupa'da onun bazı işleri ne kadar iyi yapabildiğini biliyorduk be sebeple geçen sezonli performansı biraz hayal kırıklığı yaratmıştı. bu sene ise çok daha iyi bi tiago izlediğimizi söyleyebiliriz. uzun rotasyonuna katılan bir isim de boris diaw oldu. tecürebeli ve yetenekli bi isim. pas yeteneği vs özellikleriyle bi derinlik kattığını söylemek lazım. ve evet; matt bonner üçlükleri yine gönderdi :( playoff'ta da bekliyoruz bunları bonner.

tony parker için normal sezonda takımın en iyisiydi demek yanlış olmaz heralde. 2008'in parkerını tekrar gördük. sorun şu ki bu fransız kardeşimizin, playoff larda olaya fransız kalabilme gibi bi özelliği var. mevzu playoff olunca parker'ın biraz sindiği malum. normal sezonki performansını playoff'a da yansıtması en büyük umudumuz.

sezon ortasında gerçekleşen richard jefferson-stephon jackson takasından da bahsetmek lazım. r jeff 2010-2011 sezonunun 2. yarısından itibaren büyük bir düşüş yaşadı performansında. eski bildiğimiz jefferson değildi artık, atletizmini neredeyse tamamen kaybetmişti. bu takas sayesinden spurs organizasyonu jefferson 2013-2014 teki yüklü kontratından kurtulmuş oldu ayrıca. ayrıca diyorum ama en önemli tarafı bu. geldiğinde ne vereceğini kestiremediğim adam s jackson'ın vasat kaldığını söyleyebiliriz ama r jefferson da ondan iyi olmazdı zaten. hem spurs formasıyla şampiyonluk yaşayan bir isim katılmış oldu kadroya (2003). "never underestimate the heart of a champion" demeyeceğim sakin :((

san antonio spurs'te oyuncuların performansını maximize eden bi sistem var. gregg popovich müthiş bi takım yarattı. herkes bi şekilde katkı veriyor, kötü gözükmüyor. oyuncuların takımı yükselttiği değil, daha çok takımın oyuncuları yükselttiği bi oyun. tabi bu bir etkileşim. bu noktada ginobili ve duncan abilerimizi ve biraz şerh koyarak parker'ı ayırıyorum. lafı danny green'e bağlamak hedefim aslında. danny green'i bu sezon euroleague'de union olimpija formasıyla izledik. açıkçası pek tutmamıştım elemanı. paez'in bana "danny green de fena adam değil, union olimpija dağınık takım o yüzden böyle kötü gözüküyor" dediğini hatırlıyorum. haklı çıktı. kusursuz işleyen spurs sisteminde danny green bazen öyle performanslar gösterdiki "vay amınakoyim" dedik. aynı şey dejuan blair, arada toros'a gidip gelen cory joseph- james anderson, matt bonner ve sonradan katılan patty mills için de geçerli.

gary neal'dan bahsetmedik daha ayıp ettik. 10 üzerinden 8 veriyorum ve bizimlesin diyorum :( ayrıntıyı es geçiyorum.

biraz fazla gereksiz ayrıntıya dalıp, memur zihniyetiyle (hafiften itiraf) bi şeyler karaladım sezonun nası geçtiğinde dair. utah serisi başlamadan evvel bi şeyler yazmak lazımdı. playoff heyecanı spurs için bu akşam başlıyor. (yaklaşık 1 saat sonra, tsi 20:00) rakip utah. açıkçası 8. sıradan finiks'in gelmesini tercih ederim. güçlü bi pota altına sahip utah jazz. geçen sezon memphis bizi marc gasol- zach rondolf ikilisiyle pota altında üstünlük kurarak elemişti. ama jazz'ın uzunlarının onlar kadar problem yaratacığını sanmıyorum. hem san antonio spurs geçen sezona göre çok daha iyi durumda. tempomuza dayanamazlar. 4-0 veya 4-1 lik bir sonuç bekliyorum. umarım talihsiz bi sakatlık yaşanmaz. tam takım bir şekilde, turları teker teker geçerek nba finaline yükselme ve şampiyonluk yaşama hayalindeyiz. yolumuz açık olsun.

28 Nisan 2012 Cumartesi

boşnak böreği


arkadaşlarımızdan deko leyte kod adlı deko burak nihad djedovic'le menşınlaşırken aradan bir mirza teletovic röportajı çıkartıvermiş. bunu nasıl becerdiğini biz de anlamadık ama yazmak zorunda kaldık. işte röportajdan satır başları.


- bana neden nba'e gitmediğimi soruyorlar. onlara cevabım açık ve net. sırf dirk nowitzki gibiler ekmek yemeye devam etsin yüzük alabilsinler diye.

- bana neden bu kadar çok üçlük atıyorsun diye soruyorlar. cevabı onlar da gayet iyi biliyor. kaçırmadığım şutu neden atmayayım.

- dünyanın en iyi üçlük atan oyuncusunun benim olmadığımı iddia edenler varmış. gelin üçlük çizgisini 10metreye çıkartalım bakalım benim yarım kadar isabet bulabilen oyuncu çıkacak mı görelim.

röportajın devamını montajdan sonra peyderpey sunmaya devam edeceğiz.

27 Nisan 2012 Cuma

KENARIN DİLBERLERİ


Corliss Williamson Detroit'in  Billups, Hamilton, Tayshaun Prince, Rasheed ve Ben Wallece'lı şampiyon olan o efsane kadrosunda, dünyanın en dengesiz adamı Larry Brown'ın Mehmet Okur'a çok doğru bir şekilde tercih ettiği oyuncuydu. Hem Rasheed'i hem Ben Wallece'ı dinlendirebilen tek adamdı. O zamanlar Mehmet'i kestiği için burun kıvrılıyordu ama Mehmet girer girmez saçma sapan 3 sayılık atışta bulunup anında Larry psikopatı tarafından oyundan çıkarılıyordu. Hatta kariyerinin son 15 yılını veteran pivot sıfatıyla geçiren Elden Campell bile Mehmet'ten fazla dakika alıyordu. Valla Mehmet yatsın kalksın Jerry Sloan'a dua etsin. Bir çeşme yaptırsın adını versin, kurban bayramında elini öpsün, kandilde mesaj çeksin.


Bobby Jackson Hidayet'in nba'e gitmesiyle ulusça desteklediğimiz Sacramento'nun bench'ten gelerek maçı bireysel şovuna dönüştüren guard'ıydı. O zamanlar avrupada oynasaydı Bo Mccalebb falan röportajlarında kendisinden idolüm diyerek bahsedecekti. Pek pas vermeyi sevmezdi ama bir şey biliyor da pas vermiyordu. Yaptığı istatistiklerle 6.adam ödülünü almıştı. 


Aaron McKie Nba'in gelmiş geçmiş en iyisi Allen Iverson'ın Sixers'ı finale taşıdığı yıl kenardan gelerek Eric Snow, Mutombo, Tyrone Hill ile beraber rol oyuncusu kıvamındayken, playofflarda Iverson'un belki de en büyük yardımcısıydı. Shaq'ın azdığı, Kobe'nin Shaq gitsin buralar hep benim olacak'ın temelini attığı seride Lakers finalde Sixers'ı 4-1 yenip şampiyon olmuştu. İlk maçı Sixers alınca heyecanlanmış, Iverson o maçta 48 sayıyı sallayınca adama tapmıştık.



23 Nisan 2012 Pazartesi

AYŞEGÜL SERİSİ


Sağ tarafa boşa Mutombo, Alonzo Mourning resimleri koymadık. Garnett'i gördüğümüzde boşa ceketimizi iliklemiyoruz. Boyunuzun posunuzun hakkını verin efendiler. Ağlak İspanya milli takımının Navarro'dan sonra en ağlak oyuncularından biridir Gasol. Yalan yok adamın her tarafından yetenek fışkırıyor ama canı çok tatlı. Özellikle milli takımda ufacık bir sertlikte uf oldum deyip hakemin yanında soluğu alıyor. Nba'de bazen "ulan acaba İspanya takımının havasından suyundan mı bize öyle geliyor" diye düşündürdüğü maçın daha ertesinde sıkıya geldiğinde dağılıyor, hele playoff'ta. Kobe'nin hakkını ver artık Gasol. Yoksa Kobe acımaz ihaleyi sana bırakır.


Takım arkadaşı Haslem'den de utanmıyor. Adam pota altına girmemek için orta mesafe şutunu geliştirdikçe geliştirdi. Bir yüzük için Lebron yüreksizliği gösterip takımını bırakmasını da unutmadık. Burası Türkiye Bosh, burada hoş karşılanmaz böyle şeyler. Defence deyip bırakmaz bu taraftar. Aynen bu da biraz savunma görünce dağılıyor. Hücum hücum nereye kadar beyler. Ama bu Gasol gibi hakeme ağlayıp bırakmıyor da, maçtan sonra da konuşuyor. Yok bana sert fauller yapıldı, yok şu oyuncu sakatlamaya çalıştı. Aynısını Ömer Aşık'a da yaptı. Ömer ayağının yanına düştü diye 3 gün konuştu.


Boyundan posundan da utanmıyor. Noah'ı, Ömer'i, Gibson'ı görüp boynunu öne de eğmiyor. Sonra Murat Murathanoğlu Boozer'a taktı oluyor. Gasol ve Bosh bunun yanında canavar kalır. Kılı döndüğü için 3 ay oynamazsa kimse şaşırmaz, öyle bir adam.

Bir de birinin adını anmadan olmaz. Tuncay naber?






KANAL D' NİN TELETEXT' İ




Nostaljiye sarınca yeri geldiğinde İsmet Badem-Ender Bilgin ikilisi bile gözüme hoşgeliyor ama sen gelmiyorsun kanal d. Öyle bir kanal ki nba maçlarını verip saatini bizden saklarlardı. İnternet her evde yok hatta hiç evde var. Gazetelerin tv rehberi eki çok yaygın ama gece saat 12'den sonrasını yazmıyorlar. Gece hangi programın olduğunu ancak ertesi günün sabahında öğrenebiliyorsun. Resmen zeka fışkırıyor hazırlayanlardan. Maçın saatini öğrenebilmek için kanalın spor haberlerine yetiştin yetiştin yoksa spiker şimdi spor haberleri dediği an kapanış altyazısı geçiyor. Saati anlamadın ya da o esnada biri konuştu, geçmiş olsun. Ertesi gün okul varmış, şimdinin gececi yarasaları o zaman uyumak zorundaymış kimsenin salladığı yok. 

İnternet yok ama teletext var. Kumandanın tuşlarıyla haber, spor ne bulursan okuyabiliyorsun bazı harflerin yerinde rakam çıksa da. Maçın kaçta olduğunu öğrenebilmek için heyecanla yayın akışına girerdin ama nafile. Ulan niye güncellemiyorsunuz. Bugünün yayın akışını ertesi gün öğrenebiliyorsun. Kesin tv rehberini hazırlayan kafası karışık adamla aynı adam. Geçen gün Hıncal Uluç bisiklet yarışının sonucunu trt'nin teletext'i yazmadı diye 3 sayfa yazı döşedi. Alem senle dalga geçti ama ben seni anladım Hıncal, ben seni anladım.

O ZAMAN DÜZEN DIŞINA ÇIK ANASINI SATAYIM !

  
Ortaokul ve lise hayatım piyasada ne kadar basketbol dergisi varsa almakla geçti. Dergilerin nba sayfalarında  basketbolcu hikayeleri olurdu ve hepsi mutlaka bir adet Rafer Alston hikayesi döşerdi. Yok efendim sokak basketbolunun bir numaralı efsanesiymiş, yok efendim Kobe bu adamdan tırsarmış, yok efendim zamanın en hayvanı Anthony Mason bunu savunmamak için maçı yarıda bırakırmış falan filan. Bu hikayeleri dinleyen her sabi gibi heyecanlanır, kendisinin oynayacağı maçı iple çekerdik.


Gel gelelim nihayet maçlarını izleme şansı bulduk. Bir heyecanla televizyonun karşısına kurulduk, dergilerdeki yazıları bir daha okuduk. İyi de hani olm efsane? Sürekli top kayıpları, mal mal şutlar, anlamsız tercihler.. Hakkında yapılan tüm yorumlar ise aynıydı: "Düzen içinde verimli olamıyor." E o zaman düzen dışına çık mına koyim ya. Ne diye biz sübyanları heyecanlandırıyorsun. Zaten koçlar sahadaki mallıkların dolayısıyla anında sahadan çıkarıyor bari işi teke teke vurup namını yürüt be adam. Dediklerimi yapsaydın sağda Jason Williams'ın değil senin resmin olurdu Rafer. Bir de havalı bir lakabı var; Skip to my lou. Anca sokakta skip.




22 Nisan 2012 Pazar

MANU!


manu ginobili'nin bende yeri ayrıdır. açık ara en sevdiğim basketbolcudur. duncan'da saygı ön plana çıkarken ginobili de sevgi ön plana çıkar. duncan'ı da severim şimdi kendimi yanlış ifade etmeyeyim de ginobili başkadır bende. ha matt bonner'ı da severiz. ekmeği tuza bonner bonner yeri gibi diye şarkımızı söyleriz üçlük atınca. okur şimdi beni eklememiş bu adam diye üzülür. üzüntüden üçlük yüzdesi düşer. aman :(


geçen sene san antonio'nun batıyı 1. bitirdikten sonra lk turda memphis'e elenmesinin sebebi ters gelen eşleşme, normal sezonun son düzlüğünde yaşanan form düşüklüğünün yanında bir de ginobili'nin sakatlanmasıydı. yanılmıyorsam normal sezonun son maçı sakatlanmış ve memphis serisinin ilk maçında oynayamamıştı. bi maç deyip geçmemek lazım, o maç alınsa iş değişebilir spurs turu geçebilirdi. memphis'in inancını ilk maçtan sarsabilirdik. ginobili olsa kazanırdık diye de garanti veremem elbette ama şans daha yüksek olurdu. eskiye gittim, ah şu olsaydı bu olmasaydı demeye başladım. geçen sezonu ilk turda heba etmek hala içimde ukte. bu sene telafisini yapmak lazım.


manu ginobili 2011-2012 sezonuna da çok iyi bir başlangıç yaparak başladı. yine talihsiz bi sakatlık yaşadı ve garip bi pozisyonda sol elini kırdı. epey bi maç kaçırdı. san antonio spurs sezonun neredeyse yarısını ginobili'siz oynadı. buna rağmen batının zirvesinde yer alıyor olmak büyük hoca gregg popovich'in mahareti. yan parçalardan bu kadar verim almak inanılmaz. manu'suz geçirdiği dönemleri de çok problem yaşamadan atlatılınca, "manu suz da oluyormuş" çular türkiye'de olmasa da takıldığım bi yabancı forumda bolca üremişti. yaklaşık 1 hafta evvel okuduğum bi yazıda istatistikler tam net hatırlayamasam da bariz ginobili lehine. ginobili'li spurs'ün galibiyet/mağlubiyet oranı çok daha yüksek ve ginobili'li spurs maç başına yaklaşık 105 sayı atarken o yokken 95'le yetiniyor. kaynağı tekrar aradım bulamadım ama rakamlar böyle aklımda kalmış. bulursam, bi ara ekler net rakamları yazarım. veya aklımda kalan bilgi yanlışsa düzeltirim.


son maçlarda ustalığını iyice konuşturan bi ginobili var sahada. bazı asistleri var ki kelimeler kifayetsiz. müthiş saha görüşü, o müthiş sol eli ve aklıyla birleşince inanılmaz keyifli işler çıkıyor ortaya. umarım playoff ları sağlıklı bi şekilde oynar. o olunca maçı izleme keyfi 2 ye katlanıyor direk.


kafanın tepesindeki kelliğe kurban diyerek sözü bitiriyorum ve en sevdiğim şeylerden biri olan gif izleme keyfini, bu sezona ait 3 güzel ginobili asistiyle sizle paylaşıyorum. 











18 Nisan 2012 Çarşamba

TİM DUNCAN'IN YÜZÜKSÜZ PARMAĞI

gregg popovich'e coachluğu ne zaman bırakacaksınız diye sorulduğunda tim duncan bıraktıktan 30 saniye sonra demişti. bu sayede o kendisine yöneltilebilecek coachluğunu bir de duncan'sız ispatlaması gerekliliği tezini gelişine vurarak öldürüyordu. kıçımı yalasınlar kısmını ise sizlerin hatırına çıkartıyorum.


onun derdi tüm spotları üzerine çekip evet ben başardım demek değildi. kazanmak onun için yetiyordu. hele ki duncan, manu gibi güzel adamlarla kazanmak.


yıllarca hep bir şekilde kazanan takımı yarattı. 15 yıl boyunca drafttan kıymetli parça koparabilecek bir sıra elinde olmadan hep en doğru parçaları takıma monte etti. (bu konuya yani draft ve spurs konusuna yakın gelecekte değinebiliriz) duncan'ın çevresini hep pamuklarla sarıp sarmaladı. two towers'dan big three'ye dönüşen evrede o da dönüştü. yavaş yavaş vites artıran ve playoff'lar gelip çattığında top noktasına ulaşan tek yılların efendisi spurs'u hep zirveye yakın yerlerde tuttu.


takımın ana dişlileri yaşlandıkça daha önemlisi duncan yavaşladıkça spurs'un hep geri gideceğini düşünenleri hatta duncan'ın takas edilmesi (haşa) gerektiğini savunanları hep yanılttı. hatta geçen yıl ters eşleşme olmasa son bir şampiyonlukla veda busesi verebilecek bir takım yapısını yine yeniden bulmuştu.


olmadı fakat yılmadı da. sezona belki geçen yıl ki kadar afilli başlamadık ama yine batıda zirvenin adı teksas'ın toros'larının. hem de duncan'la oranla yavaşlaması beklenen takımı aksine hızlandırarak bunu başardı gregg pop.


hani kendisini duncan'sız bir sistemde kanıtlaması beklenen gregg pop, o kendini geliştirmeyen, dışa kapalı, tutucu gregg pop adeta kimileri için intihar olarak nitelendirilecek bir hamle yaptı. takımı duncan'a değil parker'ın hızına bağladı.


artık topun her hucumda mutlaka duncan'a indiği bir sistem yok. savunma ribaundunun alındığı an başlayan ve rakip savunma yerleşmeden potaya bakılan bir hucum sistemi. hızlı gelinemediği veya doğru şut bulunamadığı takdir de ise duncan'a ve manu'ya müracaat eden. rotasyonu delici guardlardan, atletik ve şutör kısalardan ve mobil uzunlardan oluşan bir takım.


sayı potansiyeli olarak nba standartlarının dahi üzerine çıkan spurs'un bu sistemde en büyük handikabı ise ribaundlar. çünkü savunma ribaundları bu sistem için en önemli done. savunma ribaundları rahat alınamadıkça hızlı hucumlar sekteye uğruyor ve doğal olarak sayı baremi düşüyor. spurs'un 85 altı sayı attığı maçları da kazanması pek kolay olmuyor.


bu açıdan batıda özellikle memphis ve lakers spurs'e ters gelen takımlar. kısaların çok fazla ribaund işlerine girmediği spurs'te hayvani uzunlarıyla lakers ve memphis ribaund üstünlüğünü çok kolay ele alabiliyor. ribaund dengesinin kurulamadığı ve düşen tempolarda ne yazık ki spurs'un işine pek gelmiyor.


nihayetinde bu sezonun asıl hikayesi lakers ve memphis'ten olabildiğince kaçmaktan geçiyor. bunun içinde batı liderliği büyük önem arz ediyor. şanlı spurs'un daha da şanlanması içini duncan'ın veda yüzüğü için yürüyün teksas'ın toros'ları, toros'ların aslanları.

BU BLOG SAN ANTONIO'NUN KARA BAĞRINDA SIRADAĞLAR GİBİ DURANLARINDIR


teksas'ın has takımı / 198 metredir rakımı / bize derler şanlı spurs / orak çekiç örs san antonio spurs diyerek başlıyoruz yazmaya. dünyanın en duncansever insanı paezbloyd ve şarkıları "kimseyi sevemedim ben san antonio'dan daha güzel" örneğinde olduğu gibi devamlı spurs'e bağlayarak söyleyen trouble ile beraber yola çıktık. o kadar başarılı olmasına rağmen bir türlü underrated kalmaktan kurtulamayan san antonio spurs'e ait eksik kalan apaçilik/fanboyluk kontenjanını dolduralım dedik. bu görevi ifa etmek şüphesiz çok erdemli bi harekettir ve mükafatı boldur (incil/markos 25)

son 13 yılda elde edilen 4 şampiyonluk, dünyanın einstein'dan sonra en zeki adamı gregg popovich, fundamental'in sözlükteki karşılığı tim duncan, muhteşem insan çay veren adam manu ginobili, arada çok saç baş yoldurmuş olsa da göz yaşlarını potaya damlatan adam tony parker... bunlar güzel adamlar. öncesinde amiral david robinson, tuttumu insanı canından bezdiren boş üçlük buldu mu affetmeyen bruce bowen... bunlar hakkında edecek kelamlarım olacak ilerde. bi girizgah niyetine bi şeyler yazalım derken herkesin birden hakkını verme isteği biraz panik yaptırmadı değil.

şanlı spurs dedik ama içerik sadece spurs'le sınırlı kalmayacak. kendimizi sınırlamayı gereksiz gördük. erkek basketbola ait her şey yazıp çizilebilir. formatı %80 belirledik ama zaman içinde tamamen rayına oturacaktır. biz de blogger olduk iyi mi. birazdan babamı arayıp "baba ben blogger oldum" diyeceğim ve "o ne lan itoğlu it" diyerek beni evlatlıktan reddedecek. olsun sonuçta çabamızın adı şanlı spurs :(


şimdilik bu kadarla yetinip sözü merkez stüdyolara bırakıyorum. sevgi saygı duncan vs...