22 Aralık 2012 Cumartesi
elleri göreyim!
sezona oldukça hızlı giren galatasaray erkek basketbol takımının, son 7-8 maçtır içerideki kuban maçı dışında iyi oynamadığını, takımın ve koçun formsuz olduğunu söylemek lazım. son olarak fenerbahçe ülker mağlubiyeti geldi. geliyorum diyen bir mağlubiyetti. basket takımı adına işin teknik yönlerine şimdilik pek girmeden, daha başka bi açıdan endişelerimi dile getirme niyetindeyim.
hemen not düşeyim oktay mahmuti-ergin ataman yazısı değil bu. bir yönetim yazısı. geçtiğimiz iki sezon oktay mahmuti başarılı olmuş, bir sistem takımı olma yolunda adımlar atmış, galatasaray'ın geleceği adına riski düşük bir yapı vardı ta ki yönetim beşiktaş'a elendikten sonra oktay mahmuti'yi başarısız oldu etiketi koymakta tereddüt etmeyene kadar. sonrasında 3 kupalı koç ergin ataman'a koltuk teslim edildi ve 3 senelik sözleşme imzalandı. he işte bu üç senelik kontrata yönetimin istenilen hedeflere ulaşılmazsa, euroleague bileti alınamazsa sadık kalacağına güvenmek zor. zira başarısız etiketi koymak konusunda hiç tereddüt etmeyen bi yönetime sahip olduğumuz, evvelki icraati ile ortada.
şimdi iş yönetimde. sezon başı taraftarı da karşısına alma riskine karşı cesaretle davranan, risk alan yönetim bi şekilde başladığı işin devamını getirmeli ve bütçeyi koç ergin ataman'ın istekleri doğrusunda çok geç kalmadan artırmalı. sadece hawkins'in sırtında + bekleneni veremeyen jamont ile işin gitmeyeceği ortada. domercant'in sezonu kapaması sonrası takıma skorer bir 2 numaranın gerektiği çok net. şu an ki haliyle sayı potansiyeli düşük bir takım hüviyetindeyiz. ergin ataman'ın da sayı potansiyelini artırmak adına ince işlerle pek uğraşmayı sevmeyen bir koç olduğu malum (bu da bi tarzdır ve geçen sene başırılı olmuş bi şey demeyelim) skorer bir 2 yetmez bir de yaratıcı bir pg (hatta direk arroyo) lazım. tek arroyo transferi ile çözüm arayışına girmek de risk zira arroyo 6 aydır antrenman yapmıyor ve ne kadar sürede form tutar muamma. haliyle acil olarak takıma direk katkı yapacak bir sg uzun vadede de ergin ataman'ın elini güçlü kılmak için arroyo'yu gerekiyor. şu oynadığımız sezon belki de galatasaray basketbol tarihinin en kritik sezonlarından biri. bütçe 11-12 m ise 14-15 yap, jaka lakovic gidecek de adam gelecek diye bekleye bekleye iş sorunlu bi noktaya varmaya başladı.
yüzde yüz her şeyi doğru yapan bir koç yok dünyada. geçtiğimiz sezon mahmuti savovic yerine eli yüzü düzgün bir adam alsaydı, hatta biz çok istedik ama mevzusu çok az geçti takıma kaliteli 3 numara katılsaydı işler çok başka olacaktı. mahmuti bütçeyi artırma konusunda yönetime baskı kurmayan az ile yetinmeyi tercih eden bir koç. tercihtir, saygı duyulur. ergin ataman aksine ihtiyacı varsa söylemekten çekinmez. eğer yönetim ergin hoca'yla çalışmayı tercih ettiyse bunu biliyor olması ve bütçeyi artırması lazım. son maçtan sonra transfer istediğini belirtmiş ve doğruyu da yapmış. yönetimi taraftarın ne kadar önüne atarsa o kadar iyi.
bi kaç endişemi dile getireyim dedim, daha bi şeyler yazacaktım da yazının planlamasını yanlış yaptım heralde. bu kadar şimdilik.
not: twitter'dan arca yıldırım uyardı arroyo antremanlarını pek aksatmamış bu dönemde ve ekledi maç kondisyonu farklı olur tabi diye. buraya not düşelim. öyle ise kısa vadede de tek arroyo transferi de çözüm olabilir. bakalım ne hamleler yapılacak zaman neyi gösterecek.
20 Aralık 2012 Perşembe
Murat ozyer romantizmi
Bu aralar biraz yerim dar ve bu yüzden yazamıyorum. Bizim takımda tıpkı benim gibi sanki yerı darmıs gibi oynuyor. Daralınca bir sigara yakıp gelen ben gibi olmuyor tabii takımın bu hali, haliyle kaybediyor.
Kuban, Karşıyaka, Donetsk, Tofaş ve son olarak bugün Fenerbahçe Ülker. Kuban maçını ayrı bir yere koyarak konusursak sinyalleri hiç de iyi değil. Takımı transfer diye bağırıyor ama tek eksik bu da değil. ergin atamanın aklında ne var bilmiyorum ama onun formsuzlugunu su takım kaldıramaz.
Formsuzluk doğru bır ifade değil aslında burada. Doğrusu motıvasyon sıkıntısı. Ergin Ataman böyle bir coach. Motıvasyonla yaşayan ve bu sayede yaratıcılığını ortaya koyan bir coach. 2 beşiktaş döneminde de yarım aldığı takımları yokluklar içinde "perı masalı" potasına soktu. Basaramazsın dedıklarınde basardı. Arkasında duran ve ona inanan ( ıstedıgı takvıyelerı zorlayan ) yönetimlerin sayesinde güçlü oldu. Ne zamanki kendısı birilerine tercih edildi ( rakocevıc ) , ne zamanki istekleri geri çevrildi hep küstü bir şeylere Ataman ve başarısız oldu.
Buraya daha sonra dönmek üzere centıgı atıp düne dönelim. Akıllara ziyan bir Galatasaray izledik. Macın hiçbir anında kazanacağına ınandırmayan, zorlama, sanki başında bir coach olmayan bir takım. Mac öncesi maçında şifresi olan 3 şeyi yapamayan bir takım.
1) fener'ın tempo yapmasına izin verme. Onların hızlı hucumlar dan sayısı bulmaması için gereksiz top kaybı ve erken süt kullanma.
Mac anında not tutamadım ama tahminime gore yaklasık 16-18 sayısı yemısızdır buradan.
2 ) rakibine en tehlikeli set Offence hucumları hep kısaların 1e1 oynadıkları penetreler üzerinden. Bu konuda bo için mesafe ayarlaması yapmışız ama emir ve bojan'ın agzımıza agzımıza ındırdıgı penetrelerın hepsinde switch devam etti. Olmadı hocam delındık ıste niye bu ısrar. 3 savunma zone la 8-0 yakaladık o saçma top kaybı sportmenlık dısı olmasa yine maçta kalacaktık...
3 ) pick and roll...bunu sokaktaki vatandaş bile öğrendi artık. Fener pr savunamıyor. Hadi onu geç bizim hucum da buna mecbur artık. Çok kısır kalıyoruz. Ama yok. Perde sonrası kısalar topu bırbırlerıne e vermenin dısında bir şey yapmadılar. Bir tek ender dongun perdesınden sonra macvana 2, donga da 1 asist yaptı o kadar.
Tüm bunlar olurken biz hep 2 numara aradıkları parkede. Çünkü ya fenere yavaş kaldık yada kaldırıp atacak oyuncuya hasret. Yani erken dondurulmuş 2 sg miz vardır ya bizim...
Neyse macvan - emir eşleşmesi, 4 kısaya cevap verememe, Jamont'un kuramadıgı oyunlar. Bunlar da sonraya kalsın çünkü yerim dar tıpkı Hawkıns gibi. Potaya uzağım ve 24sn nin sonunda set başlamadan bitmiş topu potaya atmak lazım.
Kuban, Karşıyaka, Donetsk, Tofaş ve son olarak bugün Fenerbahçe Ülker. Kuban maçını ayrı bir yere koyarak konusursak sinyalleri hiç de iyi değil. Takımı transfer diye bağırıyor ama tek eksik bu da değil. ergin atamanın aklında ne var bilmiyorum ama onun formsuzlugunu su takım kaldıramaz.
Formsuzluk doğru bır ifade değil aslında burada. Doğrusu motıvasyon sıkıntısı. Ergin Ataman böyle bir coach. Motıvasyonla yaşayan ve bu sayede yaratıcılığını ortaya koyan bir coach. 2 beşiktaş döneminde de yarım aldığı takımları yokluklar içinde "perı masalı" potasına soktu. Basaramazsın dedıklarınde basardı. Arkasında duran ve ona inanan ( ıstedıgı takvıyelerı zorlayan ) yönetimlerin sayesinde güçlü oldu. Ne zamanki kendısı birilerine tercih edildi ( rakocevıc ) , ne zamanki istekleri geri çevrildi hep küstü bir şeylere Ataman ve başarısız oldu.
Buraya daha sonra dönmek üzere centıgı atıp düne dönelim. Akıllara ziyan bir Galatasaray izledik. Macın hiçbir anında kazanacağına ınandırmayan, zorlama, sanki başında bir coach olmayan bir takım. Mac öncesi maçında şifresi olan 3 şeyi yapamayan bir takım.
1) fener'ın tempo yapmasına izin verme. Onların hızlı hucumlar dan sayısı bulmaması için gereksiz top kaybı ve erken süt kullanma.
Mac anında not tutamadım ama tahminime gore yaklasık 16-18 sayısı yemısızdır buradan.
2 ) rakibine en tehlikeli set Offence hucumları hep kısaların 1e1 oynadıkları penetreler üzerinden. Bu konuda bo için mesafe ayarlaması yapmışız ama emir ve bojan'ın agzımıza agzımıza ındırdıgı penetrelerın hepsinde switch devam etti. Olmadı hocam delındık ıste niye bu ısrar. 3 savunma zone la 8-0 yakaladık o saçma top kaybı sportmenlık dısı olmasa yine maçta kalacaktık...
3 ) pick and roll...bunu sokaktaki vatandaş bile öğrendi artık. Fener pr savunamıyor. Hadi onu geç bizim hucum da buna mecbur artık. Çok kısır kalıyoruz. Ama yok. Perde sonrası kısalar topu bırbırlerıne e vermenin dısında bir şey yapmadılar. Bir tek ender dongun perdesınden sonra macvana 2, donga da 1 asist yaptı o kadar.
Tüm bunlar olurken biz hep 2 numara aradıkları parkede. Çünkü ya fenere yavaş kaldık yada kaldırıp atacak oyuncuya hasret. Yani erken dondurulmuş 2 sg miz vardır ya bizim...
Neyse macvan - emir eşleşmesi, 4 kısaya cevap verememe, Jamont'un kuramadıgı oyunlar. Bunlar da sonraya kalsın çünkü yerim dar tıpkı Hawkıns gibi. Potaya uzağım ve 24sn nin sonunda set başlamadan bitmiş topu potaya atmak lazım.
9 Aralık 2012 Pazar
beni yak kendini yak wally szczerbiak
başlık yine alakasız, bu kelime oyununu blogda kullanacam ne zamandır ama kısmet olmuyor. rastgele yerleştireyim dedim. tirabıl sever zörbiyak'ı (nerden çıkardıysam bunu...)
"blogu çok boşladık" geyiğini es geçip mevzulara dalayım ufaktan. son maçlara girerken euroleague'de neler olmuş bitmiş, gelecek hafta ne ihtimaller var, messi mi ronaldo mu burak yılmaz mı gibi sorulara cevap arayalım. scariolo'ya ve scariolo'yu kovmayan milano yönetimini şanlı caja laboral'in top 16 yolunu açtığı için teşekkür ederken, cantu-fb ülker maçının goygoyunu başlatalım erkenden. SA tekrar.
caja laboral anadolu efes'i istanbul'da 91-76 mağlup ederek galibiyeti sayısını 3'e çıkardı ve sahasında zalgiris'e kaybeden milano ile galibiyet sayılarını eşitledi. ikili averajda caja laboral'in üstünlüğü var ve grupta 4. sıradaki koltuk için favori net şekilde favoriler. son hafta cedevita zagreb'i sahasında ağırlayacaklar ve galip geldiği anda milano'nun oly bakmaksınız top 16'ya kalacaklar. cedevita zagreb'in de hala şansının olduğunu belirtelim. eğer laboral'i yaptığım hesaplar yanlış değilse 36 sayı farkla yenerler ve milano'da mağlup olursa 4. sırayı kapıyorlar. ama zor tabi 36 sayı, çok uçuk olur. 36 sayıdan az farkla yenerlerse yenilse bile milano çıkıyor 3'lü averajda.
lampe'nin yürek koyduğu thomas heurtel'in yıldızlaştığı fse'nin çok güzel oynuyor bizim çocuklar diyerek izlediği maçta efes'i mağlup ederek hayati derecede önemli bir galibiyet aldı caja. böylece zan tabak yönetimindeki 3. el maçından 2. galibiyet gelmiş oldu. tabak ivanovic'e göre daha konsantre-ciddi bir oyun oynatıyor. fernando san emeterio'yu kenardan getiriyor. pg pozisyonundaki sıkıntıyı thomas heurtel'i adapte ederek çözmüş vaziyette. heurtel de hep bir ışık olduğundan bahsedilirdi ama pek bi şey göremezdik. efes maçında inanılmaz oynadı eleman. maç içinde top kayıpları epey olsa da skor üretimini çok ciddi katkı verdi, en kritik anlarda gönderdiği üçlüklerle maçın yıldızı oldu 89 doğumlu oyun kurucu.
anadolu efes için sıkıntı devam etmekte. oktay mahmuti'nin kafasındaki oyunu oynamaktan uzak bi efes var. gerçi bu sezon başında beklediğimiz bi şeydi. henüz takım olmayı başaramamış durumda efes. teselli sasha'nın formda olması bu aralar. farmar iyi başladığı sezonda duraklama evresinde. efes'in bu sene başarılı bi sezon geçirmesi için mahmuti'nin değişmek zorunda olduğunu söylemiştim daha evvel. aslında farmar ve vujacic gibi skorerlere özgürlük verme ve verimli kullanma noktasında fena gitmiyor (son caja maçı ve 1-2 maç hariç tabi farmar'ı kötü kullandı) ancak yapısal olarak o kadar sorun var ki onlara çare bulması zor gözüküyor. elinde doğru düzgün tek 5 numara semih erden var o da kendini oldum sanan tripleri yüzünden son derece itici bir arkadaş. eminim mahmuti semih'e şeklini sikeyim diye küfür etmek üzereyken kendini bi çok frenlemiştir. semih adam olsun ve koç mahmuti'yi üzmesin. fena top oynamıyor devam etsin. neyse şimdi çok ayrıntıya girmeyelim.
fenerbahçe ülker pao deplasmanından çok kötü bir oyunla mağlup olarak döndü ve cantu'nun real madrid'i mağlup etmesi sonucu işi son haftaya kaldı. fb ülker cantu maçını kazanan top 16 biletini alacak. sezon başı final 4 hedefi koyan fenerbahçe hem içinde bulunduğu grubun zorluğu hem de hiç bi şey oynamaması nedeniyle sezonun en büyük fiyaskosu olma korkusuyla karşı karşıya. (B ve D grubunun A ve C'ye göre kolay olduğunu belirtelim).
kalite açısından oldukça düşük seviyede geçen maçın yıldızı ulu önder diamantidis'ti. (9 sayı 9 asist 6 ribaund). 2. çeyrekte üst üste öyle güzel 4 asist yaptı ki kötü maçı izlenilir kılan tek etken oldu belki de. hatta o seri video olarak düşmüş hemen paylaşalım:
sezon başı küçülmeye giden, ekonomik sıkıntılarla boğuşan ve pek olumlu gözle bakılmayan pao son maçlar öncesi lider durumda. basketbol kültürü ve dimanatidis'e sahip olmak böyle bi şey işte. tabi hala ekonomik sıkıntı üst seviyede. eski oyuncusu mike batiste'in vergisini yatırmadıkları ortaya çıkınca başkanları fb maçından önce istifa etti filan. bu zor şartlar altında bu zorlu grupta son maçlar öncesi lider olmak büyük iş. paez selam :(
partizan barcelona maçı için bi iki kelam edeyim. evinde yine bir büyük takıma karşı seyiricisiyle yürek koydu partizan. uzatmaya giden maçı 1 sayı farkla 67-68 kaybettiler. salon oynatıyor hocam. maçta vladimir lucic'in ileride büyük oyuncuya evrileceğinin işareti olan 2 üçlük isabetine şahit olduk. saf yetenek akıyor adamdan. muhabbetini de ettim daha evvel, dejan musli de iddialı bir takımın 15 dklık yedek pivotu rolü için biçilmiş kaftan. as pivot rolü için hücum konsepti kısıtlı ama yedek pivot olarak müthiş faydalı olur. daha eleman bol irdelenecek de başka posta artık.
yazmaya eli alıştırma postu olsun şimdilik. sevgiler, sergio scariolo...
"blogu çok boşladık" geyiğini es geçip mevzulara dalayım ufaktan. son maçlara girerken euroleague'de neler olmuş bitmiş, gelecek hafta ne ihtimaller var, messi mi ronaldo mu burak yılmaz mı gibi sorulara cevap arayalım. scariolo'ya ve scariolo'yu kovmayan milano yönetimini şanlı caja laboral'in top 16 yolunu açtığı için teşekkür ederken, cantu-fb ülker maçının goygoyunu başlatalım erkenden. SA tekrar.
caja laboral anadolu efes'i istanbul'da 91-76 mağlup ederek galibiyeti sayısını 3'e çıkardı ve sahasında zalgiris'e kaybeden milano ile galibiyet sayılarını eşitledi. ikili averajda caja laboral'in üstünlüğü var ve grupta 4. sıradaki koltuk için favori net şekilde favoriler. son hafta cedevita zagreb'i sahasında ağırlayacaklar ve galip geldiği anda milano'nun oly bakmaksınız top 16'ya kalacaklar. cedevita zagreb'in de hala şansının olduğunu belirtelim. eğer laboral'i yaptığım hesaplar yanlış değilse 36 sayı farkla yenerler ve milano'da mağlup olursa 4. sırayı kapıyorlar. ama zor tabi 36 sayı, çok uçuk olur. 36 sayıdan az farkla yenerlerse yenilse bile milano çıkıyor 3'lü averajda.
lampe'nin yürek koyduğu thomas heurtel'in yıldızlaştığı fse'nin çok güzel oynuyor bizim çocuklar diyerek izlediği maçta efes'i mağlup ederek hayati derecede önemli bir galibiyet aldı caja. böylece zan tabak yönetimindeki 3. el maçından 2. galibiyet gelmiş oldu. tabak ivanovic'e göre daha konsantre-ciddi bir oyun oynatıyor. fernando san emeterio'yu kenardan getiriyor. pg pozisyonundaki sıkıntıyı thomas heurtel'i adapte ederek çözmüş vaziyette. heurtel de hep bir ışık olduğundan bahsedilirdi ama pek bi şey göremezdik. efes maçında inanılmaz oynadı eleman. maç içinde top kayıpları epey olsa da skor üretimini çok ciddi katkı verdi, en kritik anlarda gönderdiği üçlüklerle maçın yıldızı oldu 89 doğumlu oyun kurucu.
anadolu efes için sıkıntı devam etmekte. oktay mahmuti'nin kafasındaki oyunu oynamaktan uzak bi efes var. gerçi bu sezon başında beklediğimiz bi şeydi. henüz takım olmayı başaramamış durumda efes. teselli sasha'nın formda olması bu aralar. farmar iyi başladığı sezonda duraklama evresinde. efes'in bu sene başarılı bi sezon geçirmesi için mahmuti'nin değişmek zorunda olduğunu söylemiştim daha evvel. aslında farmar ve vujacic gibi skorerlere özgürlük verme ve verimli kullanma noktasında fena gitmiyor (son caja maçı ve 1-2 maç hariç tabi farmar'ı kötü kullandı) ancak yapısal olarak o kadar sorun var ki onlara çare bulması zor gözüküyor. elinde doğru düzgün tek 5 numara semih erden var o da kendini oldum sanan tripleri yüzünden son derece itici bir arkadaş. eminim mahmuti semih'e şeklini sikeyim diye küfür etmek üzereyken kendini bi çok frenlemiştir. semih adam olsun ve koç mahmuti'yi üzmesin. fena top oynamıyor devam etsin. neyse şimdi çok ayrıntıya girmeyelim.
fenerbahçe ülker pao deplasmanından çok kötü bir oyunla mağlup olarak döndü ve cantu'nun real madrid'i mağlup etmesi sonucu işi son haftaya kaldı. fb ülker cantu maçını kazanan top 16 biletini alacak. sezon başı final 4 hedefi koyan fenerbahçe hem içinde bulunduğu grubun zorluğu hem de hiç bi şey oynamaması nedeniyle sezonun en büyük fiyaskosu olma korkusuyla karşı karşıya. (B ve D grubunun A ve C'ye göre kolay olduğunu belirtelim).
kalite açısından oldukça düşük seviyede geçen maçın yıldızı ulu önder diamantidis'ti. (9 sayı 9 asist 6 ribaund). 2. çeyrekte üst üste öyle güzel 4 asist yaptı ki kötü maçı izlenilir kılan tek etken oldu belki de. hatta o seri video olarak düşmüş hemen paylaşalım:
sezon başı küçülmeye giden, ekonomik sıkıntılarla boğuşan ve pek olumlu gözle bakılmayan pao son maçlar öncesi lider durumda. basketbol kültürü ve dimanatidis'e sahip olmak böyle bi şey işte. tabi hala ekonomik sıkıntı üst seviyede. eski oyuncusu mike batiste'in vergisini yatırmadıkları ortaya çıkınca başkanları fb maçından önce istifa etti filan. bu zor şartlar altında bu zorlu grupta son maçlar öncesi lider olmak büyük iş. paez selam :(
partizan barcelona maçı için bi iki kelam edeyim. evinde yine bir büyük takıma karşı seyiricisiyle yürek koydu partizan. uzatmaya giden maçı 1 sayı farkla 67-68 kaybettiler. salon oynatıyor hocam. maçta vladimir lucic'in ileride büyük oyuncuya evrileceğinin işareti olan 2 üçlük isabetine şahit olduk. saf yetenek akıyor adamdan. muhabbetini de ettim daha evvel, dejan musli de iddialı bir takımın 15 dklık yedek pivotu rolü için biçilmiş kaftan. as pivot rolü için hücum konsepti kısıtlı ama yedek pivot olarak müthiş faydalı olur. daha eleman bol irdelenecek de başka posta artık.
yazmaya eli alıştırma postu olsun şimdilik. sevgiler, sergio scariolo...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)